Serbest Kürsü

Yeni Spor Yasası Üzerine

Cümleten selamlar. Bildiğiniz üzere bu hayatta insanı var eden şey tutkuları. Başta iktisat olmak üzere futbol ve müzik de beni ciddi şekilde mutlu ediyor ve bunlar benim tutkularım. Bu minvalde ülkemizde yaşanan futbola dair son gelişmeleri de yorumluyorum. Bu yazıda da konumuz futbol kulüplerini yakından ilgilendiren spor kulüpleri kanunu ya da yeni spor yasası.

22 Nisan 2022 tarihinde resmi gazetemizde 7405 sayılı bir kanun yayımlandı. Kanun halihazırda A.Ş. olanlar da dahil olmak üzere tüm spor kulüpleri için geçerli. Trabzonspor’un mali durumunu izah ettiğim bir çok yazımda belirttiğim üzere spor kulüpleri esasen birer dernek ve borsada işlem görenler ya da A.Ş. hüviyetine sahip olanlar bu derneklerin faaliyetlerini devam ettirmesi maksadıyla kurulmuş olan şirketlerdir. Yani Türkiye’de tüm spor kulüpleri dernekler yasasına göre faaliyet gösterir.

Ancak yasayla artık spor kulüplerinin kurulması dernekler yasasından ayırılmıştır. Halihazırda derneklerin şirketleri olarak faaliyet gösteren kulüplerde herhangi bir değişiklik olmayacaktır. Ancak şu saatten sonra kurulacak spor kulüplerinin dernekler yasasına tabi olmaması ziyadesiyle mutluluk verici. Bu ciddi bir sorundu ve çözüldü. Yazının sonunda niye spor kulüplerinin dernekler yasasına göre faaliyet göstermemesi gerektiğini izah ediyorum. O kısmı muhakkak okuyun.

Yazıyı sıkıcı hale getirmemek için kanunda önemli olan yerleri maddeleri aktarmadan yalnızca numarasını vererek izah edeceğim. Yazının sonunda da elbet birkaç yorumumuz olacaktır.

Hukuk Sistemine Temas

Öncelikle konuya böyle bir yasa gerekli miydi diye giriş yapalım. Şahsi görüşüm kesinlikle gerekli olduğu yönünde. Bunun sebebi bizim hukuk modelimiz. Şimdi bildiğiniz üzere hukuk sistemleri 3 tiptir. Bunlar anglo sakson sistem, kıta avrupası sistemi ve dinsel hukuk sistemidir. Ülkemizde kıta Avrupası hukuk sistemi kullanılır ki mevcut sistemimiz yorumdan ziyade kanuna dayalı olup kanunda yazılmayan şeyler için çok fazla yorum yapılmaz ve mahkeme kararları sıkı sıkıya kanuna bağlıdır. Hatta hakimin takdir hakkı dahi kanunla sınırlandırılmıştır. 

Burada hukuk sistemlerini anlatarak kafanızı ütülememin nedeni Türkiye sistemini anlamanız. Efenim özetle biz kanuna bir şeyi yazmazsak bizim vatandaşımız ve hukuk sistemimiz bunu serbest kabul eder ve biz yasayla yasaklayana kadar o eylem suç değildir, hakimlerde çıkıp buna yorum da yapmaz takdir de etmez.

Bir de bizim kulüplerimizin yapısal vaziyeti diğerlerinden biraz farklı. Bildiğiniz üzere kulüpler genelde dernek olarak kuruluyor. Dernek olarak kurulan kulüpler zaman içerisinde derneğin amacını gerçekleştirebilmek ve burada ortaya çıkan finansman ihtiyacını gidermek maksadıyla işletme kurabiliyor. Bizde ise durum spor derneklerinin amacını gerçekleştirme maksadıyla ortaya çıkan şirketlerin kupa kazanmasına ve toplumsal bir etkisi olan unsura dönmüş durumda. Yani araç bir amaç haline geldi ve aracın amacı da (kupa kazanma) aslında olması gerekenden (para kazanma) farklı evrimleşti.

İşte bu yüzden tam bir endüstri haline gelmiş, ihracat ithalat rakamları dahi konuşulur hale gelen spor sektöründe faaliyet gösteren kulüpleri yasayla sınırlamak gerekliliği hasıl olmuştur.

Sporda Mı Stratejik Sektör?

Bildiğiniz üzere bir çok yazımda neoliberal iktisadi düzene ateş püskürürüm ve keynesçi iktisadı şiddetle tavsiye eder, iktisatta optimum verimin devletin stratejik sektörlerde bizzat olması gerektiğini telkin ederek yazılarıma devam ederim. Spor sektörü tabii ki stratejik bir sektör değil. Bir kere sektör olarak ana başlığı eğlence olduğu için bizim ilgi alanımız dışında kalıyor. Biz iktisat olarak çok temel ihtiyaçlar üzerinden gidiyoruz. O yüzden spor bir stratejik sektör değil. Ancak her sektörde olduğu üzere sıkı sıkıya denetlenmesi gereken bir sektör.

Neden denetlenmesi gerekiyor sorusunun cevabı aslında bizzat spor kulüplerinin yapısından kaynaklanıyor. Bunun birincil sebebi bunların dernek yönetimlerinin birer iştiraki olması ve derneğin yönetimlerinin başkanlar ve ekiplerini denetleyecek güçte olmaması, genel kurul katılımcılarının finansal bilgilerinin düşük olması nedeniyle her geleni ibra etmesi ve bu ibra durumuna bakarak yönetimlerin keyfi hareket etmesi. Bunun dışında bildiğiniz üzere spor kulüpleri kamuya yararlı dernek ve bu sebepten bir çok vergiden muaflar. Bu ciddi bir avantaj aslında. Bununla birlikte aldıkları ve sattıkları malların muadillerinin tespiti oldukça güç. Tıpkı yazılım şirketleri gibi. Dolayısıyla genel kurullarda mali ibra alınmasa dâhi kötü niyetin tespiti güç.

Bu sebeple denetim çok ama çok sıkı olmalı. Kanuna da bu kapsamda bakmanızda fayda var.

Her transfer döneminin efsane futbol resmi. Bunu koymazsam olmazdı.

Yeni Spor Yasası

Kanunda güzel olan genel kurulların hangi spor kulübü olursa olsun elektronik ortamda yapılabilmesinin sağlanmasıdır. Evet bazı spor kulüpleri için bu zaten yapılıyordu, şirketlerde zaten yıllardır yapılıyor ancak diğer kulüpler için bu iyi oldu. Bunun sebebi şu: Kulüplerin gelir kanallarından birisi de (ne kadar az olsa da) üyelerinden alınan aidatlardır. Portekiz’de Benfica kulübünün dibe vurduktan sonra kulübü ayağa kaldırdığı yöntemlerden birisi de çok fazla taraftara ulaşarak geliri arttırmaktır. Mesela Benfica bu yöntemi yani elektronik genel kurulu kullanarak 300 bin üyeye erişmiştir. Trabzonspor örneğinden devam edersek güncel oy kullanabilir üye sayısı yalnızca 9 bindir.

Bunu not ettikten sonra devam edelim. Kanun diyor ki spor kulüpleri sahibi oldukları şirketlerde hisseler nama yazılı olmak zorunda ve bu hisseler spor kulübünün kendisi hariç imtiyazlı olmamalı. Şimdi ilerleyen vakitte bu borsada imtiyazlı hisse olmaması nedeniyle yönetimi devrilen ULAS ve PEGYO hisseleri meselelerini izah edeceğim sözüm var ama bu mesele önemli. Yani kanun burada net bir koruma çizgisini çekmiş, kulüplerin yönetim krizi yaşamaması için ekstra muhafazakar bir yapı almış. Bu arada bunu doğru buluyorum. Özellikle Türkiye gibi spor endüstrisi geçiş sürecinde olan bir ülkede.

Yasanın eleştireceğim kısmı ise şu. Yasa demiş ki spor kulübünün kurucuları ve yönetim kurulu üyeleri kulübün ya da iştiraklerinin ettiği karlardan pay alamazlar. Yani tek sorum niye? Bu adamlar hayrına mı yapacak bu işi? Bir de tamam full kapitalist olmayalım ama ideolojiyle bir şey yürümeyeceği açık. Ancak bir kaç tane benim gibi deli bu işlerle karşılıksız uğraşır. Bir de adamı sabit maaşlı hale getirip niye gelişimin önüne geçiyoruz. Sal adamı, karlı işler yapsın sonra da alacağını alsın. Herkes kazansın.

Yeni Spor Yasası Mali Sınırlamaları

Gelelim işin mali tarafına. Kanun açıkça spor kulüpleri;

*denk bütçe tesis etmek, 

*giderlerini gelirleri nispetinde oluşturmak, 

*uzun vadeli sportif yatırımları özendirmek zorundadır demiş.

Yasada mali tarafa ilişkin yükümlülüklerin sıkılaşması gayet yerinde görünüyor.

Hemen maddelere odaklanalım.

Yeni Spor Yasası Alacak Devri Sınırlaması

Sınırlayıcı ilk madde spor kulüplerinin alacaklarının devri ile alakalı. Alacak devri normalde kulüplerin kredi teminatı ve muhtelif borçlarının teminatı olarak kullandığı bir husus. Ancak anladığım kadarıyla kanun koyucu burada şahsi ya da 3. Kişiler lehine alacak devrini engellemek/zorlaştırmak istemiş. Bazı kulüp başkanlarının kulübe verdiği borçları karşılığında bu alacakları temlik etmesi sanırım yasanın bu maddesinin çıkarılmasını sağlamış.

Kulüpler bir önceki hesap döneminde gerçekleşen toplam gelirlerinin %25’ini ya da mevcut yönetim kurulunun görev süresini geçecek döneni kapsayan gelirlerini aşacak şekilde alacak devri yapabilmesi için A.Ş olan spor kulüplerinde üye sayısının en az  ⅓ ‘ünün katılacağı bir genel kurul düzenleyecek. Düzenlenecek bu genel kurulda ise sermayenin ¾’üne sahip olanlar olumlu oy verirse alacak devri yapabilecektir. 

Alacak devrinin ise toplamda brüt gelirin %50’sini geçemeyeceği belirtilmiş.

Bir de biliyorsunuz kulüp başkanlarının kulüplere para verme olayı vardı. Bunlar Finansal Fair Play ile sınırlandırılmaya çalışılmış, ancak bu durum sponsorluk ile aşılmıştı. Hatta halen bazı kulüp yöneticilerinin kulüplerden alacağı var mevzusu döner durur. Yeni spor yasası işte bunu da engelleyecek maddeler çıkarılmış ve demiş ki spor kulüpleri alacaklarını vs.’lerini birilerine devredemez. Yani şu saatten sonra kulübe borç veren, sponsor olan şirket kulübün alacaklarını vs. Sini rehin alamaz. Yani kulüp faaliyetinden kar edecek ondan sonra bunlara borçları ödenecek. Ya da yönetici kulübü icraya verecek. Şimdi göreceğiz artık el mi yaman bey mi yaman.

Yeni Spor Yasası Borçlanma Sınırlaması

Bir sonraki kısıtlama ise borçlanmaya yönelik. Kanun açıkça kulüplerin bir bütçe yılında önceki yıl brüt gelirlerinin en fazla %10’una kadar borçlanabileceğini belirtmiş. Şu anda mevcut haliyle bu kanuna uyan kaç kulüp var bilmiyorum. Kulüpler buna uyum sağlamak için borçlanamayacak. Borçlanmak isteyen de gelirini arttırmak zorunda. Burada fiktif gelir artışı yaratmak isteyen kulüplerin ise takip edilmesi lazım.

Bu oranın üzerinde borçlanabilmek için A.Ş.’lerde sermayenin çoğunluğunu oluşturan pay sahiplerinden olumlu oy alınması gerekiyor. Bu arada halka açık şirketler genel kurulda hissedarlardan olumlu oy alsalar dahi kanun buna da bir sınır getirmiş ve demiş ki sen yıllık gelirinin en fazla %50 si kadar daha borçlanma için oy alabilirsin. Bunu geçecek ek bütçe oluşturamazsın.

Halka açık olan kulüpler sanırım kanunun bu hükmü ile halka açıldıklarına pişman olmuşlardır. Normalde hiç hissedar filan dinlemeyip kafalarına göre hareket ediyorlardı. Küçük yatırımcı ülkede yavaş yavaş uyanıp genel kurullara katılmaya başladı ve dernek genel kurulunda ibra edilinse dahi küçük yatırımcı tarafından bu durumlara itiraz edilebilir, görevi kötüye kullanma ile dava açılabilir hale geldi. Bir de genel sınır koyulması çok olumlu. Bu kimse borçlanmayı takip etmese de ben takip ediyorum demek aslında.

Yalnız kanun burada güzel teşvik edici bir husus daha eklemiş ve demiş ki eğer önceki sene brüt gelirin, toplam giderinden fazla ise brüt gelir fazla tutarı kadar borçlanabilirsin. O yüzden yıllardır yazdığım faaliyetten kar etme meselesi daha önemli hale geldi. 

Bir de kulüplerin ve özellikle Trabzonspor mali tabloları özelinde esas derneğe ya da iştirake borç verme meselesi vardı. Açıkçası bu mali tabloları düzeltmek/makyajlamak için kullanılan bir usuldü. Kanun bunu da sınırlamış ve demiş ki sen ilişkili taraflara (dernek, diğer iştirakler vs.) brüt gelirinin en fazla %10’una kadar borç verebilirsin. Verdiğin borcun vadesi de mevcut yönetim kurulunun görev süresini geçemez.

Yasa denk bütçe uygulanması ve kimseye vadesi geçmiş borç bulunmaması zorunluluğunu kendisi belirtiyor. Ancak bunlara uyulmazsa cezaların ilgili federasyon tarafından çıkarılacak uygulamalar ve uluslararası uygulamalarca tespit edileceğini belirtiyor. Açıkçası bu bana ters geldi. Sen bu kanunla bunu zorunlu tutuyorsan çıkıp açıkça cezasını da söyleyeceksin ya. Niye başka yönetmeliğe havale ediyorsun.

Yeni Spor Yasası Borçlardan Sorumluluk Meselesi

Yeni spor yasası nın sağlam maddelerinden birisi şu: Spor kulübü ve spor anonim şirketi başkan ve yönetim kurulu üyeleri ile yöneticileri; mevzuat, tüzük ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kasıt veya ihmalle ihlal ettikleri takdirde kulüp, şirket, pay sahipleri ve alacaklılara karşı verdikleri zararlardan müteselsilen sorumludur. 

Ancak zarara sebebiyet verenlerin bu maddenin dördüncü, beşinci, sekizinci ve dokuzuncu fıkralarına (borçlanma maddeleri) aykırılık hâllerine ilişkin sorumluluklarında kasıt veya ihmal aranmaz ve zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat etmedikçe sorumluluğu devam eder

Bu durumda spor kulübü, spor anonim şirketi, spor anonim şirketi pay sahipleri ve bunların alacaklıları, spor kulübünün ve spor anonim şirketinin yükümlendirildiği tutar için sorumluları doğrudan takip edebilir. 

Gerçekten yiyici kulüp başkanlarını adam edecek bir madde bu. Kulüplerin zarar etmesi durumunda illa kasıt ya da ihmal aranmıyor, sadece kişinin kar etmede gerekli özeni göstermemesi şahsi sorumluluğu için yeterlidir diyor. Bu çok sert ve şahsen çok olumlu bulduğum bir mesele.

Belediye Kulüpleri Tarihe Mi Karışıyor ?

Yeni spor yasası nın önemli noktalarından birisi de büyükşehir belediyelerinin spor kulüpleri. Yani bunlarla alakalı anlatmıyorum. Ülkemizde çok örneği var. Halkın vergisi topçulara gidiyor resmen. Bu durum benim kafadan karşı olduğum bir husus zaten. Belediyelerin futbol kulüpleriyle işi nedir ? Vay efendim sporun yaygınlaşmasını istiyorlarmış falan filan. Ya abicim o zaman git sen spor tesisi inşa et, imar planlarında daha fazla spor alanı uygula. Spor kulübü işletmek sana mı kaldı? Bir kere halk parasını kulübe vermek isterse gider verir, halkın hizmet olarak geri dönmesini beklediği vergi gelirlerini niye sporculara veriyorsun ? Şu belediyelerin spor kulüplerinde olma işi oldum olası aklımın almadığı bir husustu zaten.

İşte yeni spor yasası bunu engellemek için demiş ki büyükşehir belediyesi, belediye ve bağlı kuruluşları ile bunların sermayesinin yüzde ellisinden fazlasına sahip oldukları şirketler, spor kulüplerinin ve spor anonim şirketlerinin profesyonel spor dallarına ve bunların profesyonel sporcularına her ne ad altında olursa olsun kaynak aktaramaz ve yardımda bulunamaz. 

Vallahi helal olsun. 

Küçük küçük il/ilçe belediyeleri asıl işlerine odaklanır sanırım. Burada itham edici konuşmak istemediğim için örnekleri tam verememiş olabilirim. Lakin bu maddenin yeni spor yasası nın en mühim maddelerinden birisi olduğu kanaatindeyim.

Yeni Spor Yasası Yorum

Yeni spor yasası ile ilgili maddelere geneli itibarıyla değindik. Değinmediğimiz ana başlıklar arasında menajerlik mesleğine kısıtlamalar getirilmesi ve işlemlerin resmileştirilmesi ile futbol kulüplerinin federasyon kurması gibi sıkıcı konular var. Bilindiği üzere menajerler kulüplerin sırtında kambur. Daha doğrusu kulüplerin değil taraftarların sırtında kambur. Çünkü taraftarın verdiği paralar genelde transfer süreçlerinde bu menajerlere fazla fazla ödenmekte, bazı kulüp başkanlarının bu menajer ücretlerinden pay aldığı ve kulübün içini boşalttığı iddia edilmektedir. Bu minvalde yasanın menajerlik kısmının da faydalı olacağı kanaatindeyim. En azından işleri bir süre zorlaştıracaktır.

Şimdi geldik işin yorum kısmına. Yasa oldukça özenli ve her şey düşünülerek hazırlanmış. Dediğim üzere gerek menajerlik gerek belediye kulüpleri gerekse de kulüplerin başkanlara borçlandırılması ve genel olarak kulüplerin borçlanmasında iyi sınırlamalar getirilmiş. Fakat burada esasen değinmek istediğim bir konu var. Belki bu ülkemizdeki spor meselesinin genel sorunu.

Ülkemizde kulüpler endüstriyel futbola tam olarak adapte olamadı. Bunun sebebi kulüplerin ana hissedarlarının dernekler olması. Dernekler ülkemizde futbolun önündeki en büyük engel. Çünkü dernek üyeleri yani dolayısıyla kulüp üyeleri, kulüplerden herhangi bir kazançları olmaması münasebetiyle kulüplerin mali durumundan bihaber. Hatta bilakis zarar etmesini umursamıyor. Umarım bir gün ülkemizdeki tüm kulüpler şirketleşir ve sahipleri dernekler/taraftarlar değil şahıslar olur. Bu durum kulüplerin iyi yönetilmesini zorunlu kılarken hem taraftar olarak bizim konforumuzu arttıracak hem de izlediğimiz şeyi güzelleştirecektir.

Bu durum değişmeden devlet istediği kadar yasa çıkarsın, kendi otokontrol mekanizmasını sağlayamamış bir sistemin başarısı çok güçtür. Şu an devlet eliyle itiliyor futbol sektörü. Olması gereken bu şirketlerin devleti sektöre yatırıma zorlaması gerektiğidir. Şu an da hiç bir kulübümüz otokontrol mekanizmasını sağlayamaz.

Yeni spor yasası yazımızın sonuna geldik. Esen kalın.

yatirimkurusu

10 yıldır finans sektöründe denetçi, İngilizce biliyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
error: İçeriklerin kopyalanması engellenmiştir.