Ekonomi

Merkez Bankası Piyasa Fonlaması

Efenim malumunuz ramazan bayramındayız. Öncelikle alayınızın bayramını kutluyor gözlerinden öpüyorum.

Bayramda olmamız münasebetiyle bu süreçte çokça akrabalarla bir araya geldik. Bankacı olmamız nedeniyle de ve faizlerin çok gündemde olması nedeniyle sıklıkla bankalar faiz lobisi, haramzadeler, başımıza ne geliyorsa sizin yüzünüzden geliyor laflarına maruz kaldık. Bu süreçte duyduğum en sık laf bankalar merkez bankasından parayı %8 ile alıyor, sonra gidip halka %50 ile kredi olarak satıyor lafıydı. Ben de bunu çok duyunca konuya bir açıklık getireyim dedim ve aldım klavyemi elime.

MB’nin piyasa fonlamasının iki ana maksadı vardır.

  1. Günlük piyasa likidite ihtiyacını karşılamak
  2. TL likidite sorunu yaşayan finansal kurumlara TL likit sağlamak

Bakın MB’nin amacı değil bu dediğim MB piyasa fonlamasının amacıdır.

Peki bu fonlama bankaların bilançosunu nasıl etkiler? Zaten bu soruyu sorduğunuzda düşük faizin neden bu kadar etkili olmadığını idrak edersiniz. Çoğu bankanın bilançosunu incelediğinizde pasif yani kaynak tarafında özkaynaklar (sermaye ve karlardan oluşan), mevduat dışı kaynaklar ve mevduatı göreceksiniz. Bu mevduat dışı kaynak bir çok bankada %25’i geçmez. Tabi bu mevduat dışı kaynağın içerisinde de baktığınızda MB fonlamasından alınan, repodan gelen ve sendikasyon tarzı krediler ile bankanın çıkarttığı tahvil bonolar vardır. Burada kritik olan MB fonlamasından alınan’ın toplam fonlamanın ne kadarı ettiğidir ki bir çok bankada bu oranın %10’u geçmediğine eminim. Çünkü merkez bankası fonlaması ağırlıklı olarak likidite ihtiyacının finansmanı maksatlı kullanılıyor.

Hal böyle olunca merkez bankasının faiz oranını düşürmesi doğrudan yani direkt olarak ilkin bankaların toplam pasifinin %10’una kadar etkili olabiliyor.

“Efenim bankalar merkez bankasından %8’le borç alıyor, sonra gidip %50 ile millete kredi veriyor. Bu bankalar niye bu kadar çok kar ediyor” düşüncesi de dümdüz saçmalık. Şimdi sizinle bir parayı kim yaratır yazısı okuduk. Yani şöyle bir durum da yok, banka kredi vermek için onun kadar karşılığında mevduat bulundurmak zorunda filan değil (en azından başlangıç aşamasında). Sorun sadece banka krediyi kullandırır ve para nakit olarak hesaptan çekilirse ortaya çıkar. Bu takdirde de banka gidip önce merkez bankasının bu günlük likidite imkanını kullanır, daha sonra bunun yerine mevduat koymaya çalışır zaman içerisinde. Eğer bir banka kredi kullandırır ve bu para başka bankaya transfer edilirse yine merkez bankası likitine başvurulur. Daha sonra tekrar mevduat ile bu tolere edilmeye çalışılır. Zaten banka kredi kullandırdığında müşterinin mevduatında bu para bekliyor ise herhangi bir fonlamaya ihtiyaç duymaz.

Ha genele baktığımızda bankaların yarattığı bu paranın büyük bir kısmı (elimde istatistik veri mevcut değil) mevduat olarak geriye banka hesaplarına giriyor, faiz kampanyaları muhtelif kampanyalar ile bu para piyasadan toplanmaya çalışılıyor. Dolayısıyla MB fonlaması olmuyor bu durumda. Para bankadan nakit çekilmediği müddetçe MB fonlaması olmuyor anlayacağınız.

Dolayısıyla bankalar parayı merkez bankasından 8’e alıyor halka 50’den dağıtıyor önermesi bu koşullarda tamamen palavra haline geliyor.

Efsaneler efsanesi Züğürt Ağa filmi. En sevdiğim repliği bırakmadan edemem: ‘De ama ne oldu da değişti? Birimiz bir bok yedik ama kim? Ben, günahı boynuna babadan şüpheleniyorum. Yoksa garezin bana mı? Niçin hiçbir şey eskisi gibi değil? Kurban olduğum ver şu rahmeti…”

O zaman da aklınıza ulan bu MB’sı politika faizi ne işe yarıyor hacım sorusu geliyor. Biz bu soruların cevabını vakti zamanında merkez bankası politika faizi yazımızda detaylıca verdik. Spoiler vereceğiz ama Merkez Bankasının sadece faiz politikası yaparak uyguladığı (miktarsal uygulamadığı) faiz artışı politikası her daim faiz düşürme politikasından daha etkilidir (tabii ki Türkiye için). Çünkü dolarizasyon vardır ve halk bunu yemez. İkna etmeniz için farklı şeyler yapmanız lazım.

Yani böyle olunca, merkez bankası faiz indirimi bankaların fonlama/mevduat faizlerini etkilemeyince bankalar da ucuza fonlama yapamaz, kredileri de ucuzlatmaz. Mevzu bundan ibaret.

Bir de merkez bankasının faiz düşürme politikasındaki tahvil kanalı (bkz: parasal aktarım mekanizması nedir?) faiz arttırma politikasındaki kadar etkin çalışmaz. Yani salt dolarizasyon değil aradaki fark.

Bu aşamadan bir sonraki aşama faiz içsel mi dışsal mı tartışmasıdır ki bu aşamaya geldiğinizde aramıza hoş geldiniz deyip kulağınızın dibinde konfetiyi patlatıcaz. Hemen sonra ise faiz içselcilerle dışsalcılar kavgasına taşlı sopalı girişeceğiz.

Yazının sonuna geldik. Esen kalın.

yatirimkurusu

10 yıldır finans sektöründe denetçi, İngilizce biliyor.

İlgili Makaleler

2 Yorum

  1. Faiz mi enflasyona sebep, enflasyon mu faize? bugün verilen faiz kararı 6 ay sonra enflasyona sebep olur mu?

    1. Bu soruyu cevaplamanız için vade belirtmeniz gerekir (ki belirtmişsiniz).

      Kısa vadede (6 aylık bir vadeden bahsediyorum) faiz enflasyona sebep olmaktadır. Bunun sebebi de maliyet bacağından gelir. Kredi maliyetleri arttığında bu durum enflasyona sebebiyet verir. Buradaki enflasyonun ana sebebi de uygulanan politikanın talep ve arz kısmına yansımasının tam anlamıyla 6 ayda gerçekleşmesidir.

      Uzun vadede ise (6 aydan uzun sürede) yüksek faizin enflasyonu düşürdüğünü görürüz. Bunun sebebi uygulanan yüksek faiz nedeniyle insanların finansmana erişiminin zorlaşması (kredi faizlerinin artması nedeniyle kredi maliyetlerinin artması), kişilerin bu sebeple tüketim/üretim kararından vazgeçmesidir. Özetle talep ve arz düştüğü için enflasyon uzun vadede düşmektedir.

      Politikanın uygulandığı ülkeye ve alışkanlıklarına göre vadelerde değişme olabilmektedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
error: İçeriklerin kopyalanması engellenmiştir.