Ekonomi

Osmanlı Ekonomisi

Osmanlı da sanılanın aksine ekonomi yönetimi oldukça erken bir dönemde başlamıştır. 1.Murat ya da Murat Hüdavendigar ilk maliye teşkilatının temellerini atmıştır. İşin şaşılacak bölümü ise maliye teşkilatı muadil imparatorluklara göre bu kadar erken kurulmuş olan bir imparatorluğun müteakip süreçte çöküş nedenlerinden birinin ekonomik sorunlar olmasıdır. Gelin Osmanlı ekonomisi ile imparatorluğun çöküş sürecine yakından bakalım.

Yazımı okumadan evvel yine platformumda bulunan devlet meselesi ve  ekonomi yönetimi yazılarımı okuyunuz. Yine itina ile yazdığım iktisat yazımı yan sekmede açık tutup özellikle kısaca izah ettiğim iktisadi düşünceler tarihi kısımına dönüp dönüp bakınız.

osmanli-ekonomisi-topraklar
Osmanlı ekonomisini değerlendirirken kaçırılmaması gereken önemli hususlardan birisi de devletin toprak büyüklüğü ve nüfusun mal talebidir.

Osmanlı Ekonomisi

Siz de benim gibi kamunun eğitim tahtasından geçtiyseniz ve marjinal bir hocaya rastlamadı iseniz muhtemelen ahilik (osmanlı da lonca sistemi diye geçer ama lonca sistemi Selçuklu devletinin uyguladığı ahiliğin aynısıdır.Ben yazımda ahilik diyeceğim), yeniçeriler, tımar sistemi meselelerinin hep iyi yanlarını dinleyip uzun vadede devlete verdiği zararı hiç okumadınız.

Bu yazıda bunları bulacaksınız. Öte yandan Osmanlı’nın çöküş nedeninin Osmanlı ekonomisi ile bağlantılı olduğunu iddia ettiğimden çöküş sürecinin yaklaşık olarak 1500’lü yıllarda başladığını okuyacaksınız. Şayet kitaplarda okuduklarınızdan memnunsanız ve o bilgi sizi mutlu ediyorsa lütfen sayfayı kapatıp başka bir yazımı okuyunuz. Böyrun, salonumuz kilimalıdır.

Osmanlı’da Mali Teşkilat

Kendi dönemi ve muadil imparatorluklar değerlendirildiğinde Osmanlı’da mali teşkilata özellikle önem verildiğini, devlet hazinesinin sürekli olarak artıda tutulmaya çalışıldığını ve neredeyse her şeyin kayıt altına alındığını görüyoruz. Bu durum Osmanlı padişahlarına ciddi bir güç vermiştir.

osmanli-ekonomisi-divan-i-humayun
Temsili Divan-ı Hümayun (Bakanlar Kurulu) toplantısı.

Osmanlı’da mali teşkilatın başı yani günümüz maliye bakanı defterdar adı verilen şahıstır. Defterdar padişah mülkünün vekilidir. Yetkileri de oldukça geniştir. Zaman içerisinde topraklar büyüyüp hesap defterleri kabarınca defterdar sayısı ikiye çıkarılmıştır.

Osmanlı da mali teşkilatın kuvvetli olduğunu söylesek de zaman içerisinde bu kuvvetli yapı osmanlı ekonomisi ve imparatorluktaki kötü gidişe engel olamamıştır.

Osmanlı Ekonomisi Temel Yapısı

Osmanlı ekonomisi temel olarak 3 düşünce sacayağı üzerine inşa edilmiştir. Bunların literatürdeki adı iaşecilik, gelenekçilik ve fiskalizmdir.

Nedir bunlar derseniz iaşeciliği halkın taleplerinin tamamının karşılanması ve bu süreçte halkın ezdirilmemesi olarak açıklayabiliriz. Tımar sistemi ve ahilik(lonca) sistemleri bunu sağlar. Yazıda defalarca kez belirttiğim üzere tımar sistemi osmanlı ekonomisini dönemin parlayan yıldızı haline getirmiş, ancak ahilik sistemi kapitalizme ters düştüğü için osmanlı ekonomisine zarar vermiştir.(Bak topluma, sosyal dengeye demiyorum o başka bir şey)

Gelenekçilik dediğimiz ise devletin toplumun ve ticaretin değişimine soğuk bakması, yenilik kabul etmemesidir ki osmanlı reayasının(yönetilenlerininin) refahının geri kalmasına bu sebep olmuştur. Bu gelenekçilik ve yeniliğe kapalılık devleti içten içe çürütmüştür.

Fiskalizm kavramı ise devletin hunharca vergi gelirini arttırmaya kasmasıdır ve bu doğrultuda sıkı vergi denetimi yapmasıdır. Günümüzde en çok ihtiyaç duyulan şeylerden biri de bu fiskalizm görüşüdür. Osmanlı ekonomisinin zora girme sebeplerinden biri de fiskalizmin kapsamlıca uygulanamamasıdır. Devletin geliri temel olarak vergi gelirine bağlı olduğundan Osmanlı’nın sürekli fetih harekatı düzenlemesi gerekmiştir. Savaşlar kazanılırken sorun yoktur ancak savaşlara harcanan paralar geri dönmeyince düzen bozulmuş hazine patlamıştır.

Ben Osmanlı ekonomi modelini o dönem pek bilinmeyen sosyalizme oldukça yakın buluyorum. Rekabet kavramı ortaya çıkıncaya kadar başarılı olmasının sebebi de budur. Rekabetin başladığı noktada ise sosyalizm biter.

Ekonominin Serbestliği

Osmanlı ekonomisi her ne kadar sosyalizme benziyor desek de her büyük imparatorlukta olduğu üzere içerideki halkı doyurmaya ve isyanı engellemeye yöneliktir. Dolayısıyla oldukça liberal uygulamalar da görülebilir ki bunu ihracat ve ithalat rakamlarında görebilirsiniz. Osmanlı döneminde ülkelerin ekonomi politikası merkantalizmdir ve o dönemde korumacılık yaygındır. Ancak Osmanlının böyle bir politika izlemesi halkı isyana teşvik edeceğinden liberaldir ve ihtiyaç olduğu kadar ithalat serbesttir. İhracat ise yine reayanın ihtiyacına binaen ayarlanır ki tahrir kayıtlarından düzenli aralıklar ile ihracatı kısıtlanan mallar listesi yayınlandığını anlıyoruz. İhracatın kısıtlanması sermaye birikimini engellemiştir.

Özel Sektör

Osmanlı imparatorluğunun kuruluşundan yıkılışına kadarki süreçte kapitalizm kavramı tam anlamıyla oturmamıştır. Dolayısıyla bu dönemlerde yani o uzun 600 yıllık süreçte özel sektör ağırlıklı bir ekonomi yoktur. Piyasadaki en büyük oyuncu devletlerdir ve devletlerin hamleleri ile özel sektör kısmen de olsa alan bulmuş ama hizmet sektörü dışında diğer hiç bir sektörde devletten büyük bir ajan olmamıştır.

Temel Strateji

Osmanlı devletinin temel ekonomi stratejisine baktığımızda ordu temelli eylem planları görürüz. Zaten şahsi mülkiyetin yani mülk edinme hakkının oldukça kısıtlı bir kesime hak olarak verildiği, devletin bu hakkı istediği zaman alabildiği ve el koyabildiği bir ekonomik sistemde başka bir yöntem de pek mümkün görünmemektedir. İnsanların o dönemde çalışmasına sebep olan şey şimdi olduğu üzere zengin olma, daha fazla mal mülk edinme hayali değildir. Bu düşünceden ziyade devlet içerisinde bürokraside yer edinme ve mal mülk edinme hakkını ele geçirme fikrinin ön planda olduğunu söyleyebiliriz.

Osmanlı ekonomisi temel olarak askeri sisteme dayanır demiştik. Bunun sebebi devletin gelir stratejisinin de mevcut topraklarda, mevcut kaynaklardan maksimum verim alınarak ekonomik büyüme ve refaha ulaşmak gibi bir gaye içermemesidir. Osmanlı ekonomisi ve devletinin temel gelir stratejisinin daha çok fetih daha çok vergi şeklinde olduğunu görebilmekteyiz. En azından konunun biraz gerisine çekilip baktığımızda devletin bu kadar çok fetih yapması, fethettiği topraklarda imar ve iskan dışında tımar sistemi dışında hiç bir iktisadi yaptırım uygulamayarak verim arttırıcı eylemlere girişmemesi bize bu durumu göstermektedir.

Öte yandan Osmanlı imparatorluğunun yükselme dönemi dünya genelinde gücün tarımsal üretimde olduğu bir döneme isabet eder. Yani o dönemde tarımsal üretim anlamında kuvvetli olan ekonomik olarak güçlü olmaktadır. Tımar sistemi gibi oldukça kuvvetli bir sistemi uygulayan Osmanlı ekonomisi bu sayede orduya da gerekli kuvveti sağlamıştır.

Tımar Sistemi

Osmanlı ekonomisi temel yapı taşını oluşturduğunu söylediğimiz tımar sistemine bir bakalım. Konuya girmeden belirteyim. Tımar sistemi eski Mısır’dan gelen bir gelenektir. Bizans ve roma imparatorluğunda olduğu üzere Osmanlıda da kullanılmıştır.Yani Osmanlı icat etmemiştir bu modeli.

timarl,-sipahi
Osmanlı ekonomisinin ve ordusunun bel kemiği, sanılanın aksine ağırlıklı kısmı Türklerden oluşan bir Tımarlı Sipahi kıyafeti

Osmanlıda tüm mülk padişahındır. Padişahın mülk edinme hakkı tanıdığı kişiler vardır ancak bu mülkiyet hakkı günümüzdeki gibi değildir. Kiracılık ilişkisi gibidir. Yani padişah belirli kişilere mülkiyet hakkı diyebileceğimiz bir hak verir. Bu hakkın verildiği kişilere tımar sahibi denir.Tımar sistemi kendi altında has, zeamet ve tımar olarak ayrılır.Çok detaya girmeye gerek yok fakat has ve zeamet genelde köylüye kiraya verilen, tımar ise bizzat tımar sahibi (genelde komutan) kişinin bizzat işlettiği topraktır. 

Tımar sisteminin ağırlıklı kısmını bu tımar tipi toprak yapısı oluşturur. Bu durum ordunun da ekonominin de temelinin tımar sistemi etrafında oluşmasına sebep olmuştur. Tımar sistemi ile üretilen ürünler pazarda yer almış, devletin vergi gelirinin temelini oluşturmuştur. Bununla birlikte tımar sahipleri orduya asker yetiştirmek zorunda ve savaş zamanı düzenli birliklere katılmak zorundadır. Bu Osmanlı ordusuna yaklaşık 80 bin kişilik ek kuvvet sağlamıştır.

Bu sistem hazineyi de rahatlatmakta idi. Çünkü devlet bu tımar sisteminden asker ve mali geliri olmasına rağmen bu sisteme ilişkin gideri yoktur. Bunun dışında imparatorluk hazinesinin esas gelir kaynağı halktan ve ticaret yollarından alınan gelirlerdir. Buradan kalan para ile ise imar iskan vb. Hususlar yapılmaktadır.

Yeniçeriler ve Hazinenin Patlaması

Ateşli silahların çıkması ile tımar sistemi önemini yitirmiştir. Çünkü Osmanlı’da tımarlı sipahiler ateşli silahlara çok geç adapte olmuş yeniçeriler ise ateşli silah eğitimini erken almışlardır. Bu sebeple yeniçeriler ön plana çıkmış, ancak yeniçeriler maaşlı eleman olduklarından ve tımarlı sipahiler gibi kendi kendilerini çevirmediklerinden hazine açığı gün geçtikçe artmıştır.

yeniceri
Mustafa Kemal Paşa, Sofya’da bir baloya Yeniçeri kıyafeti ile katılmaktadır. Yeniçeriler genel bilinenin aksine 17. Yüzyıla kadar yalnızca Türk olmayanlardan seçilirdi.

Aslında Osmanlı’nın çöküşündeki önemli meselelerden birisi eskiden kendi yağında kavrulan ordunun bir anda paralı askere dönmesidir. Bu durum hazineyi mahvetmiştir.

Yeniçerilerin durumu ilk başlarda fetihlerin devam etmesi ile pek ortaya çıkmasa da fetihler durduğu andan itibaren hazine de sıkıntılar baş göstermiştir.

Sanırım Osmanlı hükümdarları şayet ateşli silahları tımarlı sipahilere ivedi şekilde sağlayabilmiş olsalar idi devlet uzunca bir süre hazine anlamında sıkıntı yaşamazdı. Yine yeniçeri gibi kalifiye askerin isyanı ile vakit kaybetmez ve yeniçerileri başka bir koz ile dengelemiş olurdu.

16 yüzyılda Osmanlı ordusunun ancak %10’unu oluşturan yeniçeriler, 17. Yüzyıl itibariyle ordunun ağırlıklı kısmını oluşturmaya başlamasıyla hazineye yükleri giderek artmıştır.

Tüccar Grubu

İmparatorluğun ağırlıklı olarak askeri gerekçeler ile tarım üretimini ön plana koyduğunu belirtmiştik. Bunun dışında diğer ülkelere göre sanayi ve imalat hususunda pek gelişim göstermemiştir. Bunun en önemli sebebinin ise mülkiyet ve zenginlik hususuna ilişkin olduğunu düşünüyorum. Halil İnalcık’ın aktardığına göre Osmanlı’da en zengin kesim tımar sistemine dahil olan bürokrat grubu. Bunların yıllık geliri 4.000 akçe civarı başlıyor. O dönemde Bursa’daki en zengin ipek tüccarının toplam servetinin ancak 4.000 akçe olduğunu belirtmiştir.

tuccar-grubu

Osmanlı’nın vergi konusundaki en büyük avantajı Selçuklu devletinden kalan kervansaray sistematiği ve sürekli aktif tutulan ve düzenli vergi geliri sağlayan ticaret yoludur.

Osmanlı maliyesinde bozulma 17. Yüzyılda tımar sisteminin bozulmaya başlaması ile görülür.

Ancak genel olarak imparatorluk ekonomisi oldukça başarılıdır. Bunun en büyük sebebi dönemin gücü sayılan tarım üretimi esaslı olması, sistemin herhangi bir zengin yaratmaması ve çiftçilerin feodal ağalara değil devlete çalıştığını bilmesi sistemin başarısının önemli nedenleridir.

Ahilik ve Etkileri

Aynı durum esnaf ya da tüccar sınıfında da görülmektedir.Özellikle ahilik sistemi tüccarın kendi menfaatlerini ön plana koymasını engellemiştir. Gerek tarım da gerekse ticarette ön planda olan kişilerin menfaati değil toplum ya da devletin menfaati olmuştur ya da olmak zorunda kalmıştır. İkinci seçenek biraz daha makul sanırım. Bu strateji uzun vadede Osmanlı ekonomisi açısından olumsuz sonuçlar doğurmuş, özellikle sanayi devrimi tamamen kapitalist sisteme dayandığından toplum ve devlet bu yapıya ayak uyduramamış ve diğer gerekçelerle birlikte Osmanlı ekonomisi çökmüştür.

Esasen tımar sisteminden ziyade ahilik teşkilatının kapitalizme entegrasyonun önüne geçtiğini söylememiz hiç yanlış olmaz. Tamamen rekabeti engelleyici ve servet birikiminin önüne geçici bir model olan ahilik nedeniyle bireylerin icat etme sürecinde ana dürtüsü olan zenginlik kavramı olmadığından sistem kendi önünü kendisi tıkamıştır.

Zaten kapitalizmin gelişmesi temel olarak toplum içindeki sınıfların çatışmasından beslenir. Osmanlı ekonomisi içindeki hiç bir aktörün (saray içindeki bürokratlar dışında) birbiri ile çatışacak bir ortamı olmadığından kapitalizme ayak uydurulamamıştır.

Yine ekonomisi tamamen tarıma entegre olan Osmanlı’da tarımsal üretim mekanize edilememiştir. Bu durum kitle üretim yani ölçek ekonomisinden faydalanılamamasına ve üreticilerin yüksek üretim maliyetlerine mahkum olmasına sebep olmuştur.

Tarım ve esnaf dışında en büyük alternatifi ticaret yolları olan Osmanlı ekonomisi son darbeyi coğrafi keşiflerle değişen ticaret yolları ve bu kapsamda yaşadığı vergi kaybından yemiştir.

Üstün olduğu 3 alanda da (tarım, ticaret yolları ve esnaf) böyle 90’dan gol yiyen bir ekonominin devleti ayakta tutması mümkün değildir. Aslında devleti döneminde güçlü tutan gelir dağılımı sisteminin uzun vadede devletin çökmesine sebep olduğunu söyleyebiliriz.

Hint Seferleri ve Gizli Sebep

Osmanlı ekonomisi ve buna bağlı olarak devletin zayıflamasına neden olan bir gerekçe daha vardır bu süreçte.Kimse pek sallamaz ama ben anlatacağım. Çünkü şahsi kanaatim imparatorluğun kaderini değiştiren şeyin bu seferlerin olumsuz sonuçlanması olmasıdır.

hint-deniz-seferleri
Resimde en son (4.) Hint Deniz Seferini yapan Seydi Ali Reis ve Portekizliler ile kapışması.Bu kapışmadan mağlup ayrılan Seydi Ali Reis karadan Osmanlı topraklarına dönmek zorunda kalmıştır.

Malumunuz olduğu üzere Vasco Da Gama 1498 yılında Afrika’nın güneyinden dolanıp (akdenizi by pass edip) Hint okyanusuna ulaşıyor. Şimdi nedir kardeşim bu Hindistan’ın olayı derseniz tarih bilmeyenler durumun farkında değildir. Hem Çin hem de Hindistan yüzyıllardır ama yüzyıllardır dünyanın üretim merkezidir. Çünkü bu ülkelerin nüfusları o dönem de muadil ülkelere göre fazla olduğundan imalatta hep öndedirler. Dolayısıyla dünyanın üreticisi olan bu kalabalık ve bereketli topraklar dünyanın ekonomi politiğinde şimdi olduğu gibi hep önemli yer edinmiştir. İşte Avrupalılar buranın önemini bildiğinden, çünkü hayatlarını idame ettirecek mal buradan gelmektedir, Osmanlının muhtelif savaşlarda bu bağlantıyı kesip savaşta üstünlük kazanmasından mütevellit başka bir yol  arıyorlar. Ki bu yol bulunuyor.

1538 yılında duruma ilk uyanan Yavuz Sultan Selim oluyor ve ilk Hint seferi yapılıyor. Hasım orayı ilk keşfeden ve bölgeye kuvvetli bir donanma yerleştirerek ticaret yollarını nüfuzu altına alan Portekizliler. 

Hindistan’a toplamda 4 deniz seferi yapılmıştır. Bu seferlerin hiç birisi başarılı olamamış, hatta o dönemde seferlerde başarılı olamayan meşhur denizcimiz Piri Reis kelleyi bu sebepten vermiştir.

Hint Seferleri Neden Başarısız Oldu?

Bunun sebebi aslında oldukça açıktır. Osmanlı devleti hiç okyanus kenarında bir toprağa hakim olmamış, dolayısıyla hiç bir gemisini de okyanus şartlarına uygun hazırlamamıştır. Osmanlı donanmasının o döneme göre oldukça üstün olduğu bilinmektedir. Ancak üstünlük sadece iç deniz olarak nitelendirebileceğimiz Akdeniz, Ege ve Karadeniz için geçerlidir. 

piri-reis
Hint Deniz Seferleri kapsamında kellesi giden Piri Reisin bir haritası.

Okyanus şartları ise iç denizlere göre daha ağırdır. Hava şartları daha kötü, daha sert dalgalar daha yüksektir ve iç denizler için gerekenden çok daha büyük,hacimli gemilere ihtiyaç bulunmaktadır. 

Hint deniz seferlerinin başarısız olmasının en büyük sebebi budur.

Hindistan ve Çöküşe Etkisi

Hindistan’ın ne denli önemli olduğunu anlamak için sadece Büyük Britanya imparatorluğunun hakimiyetinin sürdüğü dönemde Hindistan’dan nasıl faydalandığına bakın. Bu size Hindistan’ın önemini anlatır. Ekonomisinin ham madde tedarikini Hindistan’dan sağlayan İngilizler uzun yıllar sömürdüğü Hindistan’dan sanırım ağlayarak ayrılmak zorunda kalmışlardır.

east-india-company
Büyük Britanya’yı Büyük Britanya yapan, Hindistan’da uzun yıllar sömürgecilik yapılmasını sağlayan, ordusu, vergi tahsilatı imkanı olan devlet gibi bir şirket olan East İndia Company’nin logosu.

Hindistan’ın bereketli toprakları olduğunu söylemiştik. Şayet Osmanlı devleti hem kendi iç ekonomisi hem de vergi kaybını engellemek adına, avrupalıların alternatif yolunu bu hamle ile kapatabilseydi sanırım tarih çok başka yazılacaktı. Ki şahsi kanaatim bu seferlerin başarısız olması ile hazine ilerleyen dönemlerde askeri ve diğer giderleri karşılayamayacak ve eksi yazacaktır. Bu durum ise hem Osmanlı içinde hem de dışında sıkıntılara sebep olarak imparatorluğun çöküşüne sebep olacaktır.

yatirimkurusu

10 yıldır finans sektöründe denetçi, İngilizce biliyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu
error: İçeriklerin kopyalanması engellenmiştir.