Politika

Başkanlık Sistemi ve Türkiye Üzerine

Bu yazımızda konumuz ülke yönetim biçimleri ve özellikle ülkemizde 2017 yılında yapılan anayasa referandumu ile kabul edilen mevcut başkanlık ya da cumhurbaşkanlığı sistem üzerine benim planladığım değişiklikler..

Sisteme ilişkin çok sayıda övgü ya da eleştiriyi internet aleminde okuyabilirsiniz. Ben övgü ya da yergi işlerine pek girmek istemiyorum. Piyasada olan bir ürünün replikasını yapmak da bana yakışmaz. Biraz durum özeti yapıp daha sonra kafamdaki uygulamayı mevcut sistemde bana garip gelen şeyleri anlatarak izah etmeye çalışacağım. Yani ortaya yeni bir model atacağım. Mevcut seçim sistemindeki bazı şeyler de bana garip geldiğinden onlara ilişkin alternatiflerimi de söyleyeceğim.

Başkanlık

Şimdi konuya uzak olan arkadaşlar için genel sistemlerde bulunan bir kaç tanımı yapayım ki anlama aşamasında zorluk çekmesinler. Platformu takip edenler yazılarımın halk kitlelerinin anlayacağı şekilde yazılması hususunda gayret gösterdiğimi bilir. Bu yüzden aşağıda belirttiğim tanımlar önemli.Okuyuverin.

Şimdi devlet kavramını biliyoruz.Vatandaşı olduğumuz, bizim refahımızı arttırmayı amaçlayan bir aygıt. Devlet aygıtını yöneten ve yönetmek için karar almayı planlayan, aldığı kararları uygulayan oluşuma da yürütme denir. Bizim halk dilinde iktidar ya da hükümet olarak bildiğimiz unsur. Yasama ise yürütmenin yani hükümetin faaliyetlerini denetleyen birim. Halk dilinde meclis, resmi adı Türkiye Büyük Millet Meclisi. Yargı ise hem halkın hem de yürütme ve yasama mensuplarının fiillerinin, ülkenin yasalarına göre suç olup olmadığının kararını veren oluşum. Buna da halk dilinde mahkemeler diyoruz.

devlet

Türkiye’de Önceki Sistem Nasıldı?

Türkiye, 1923 yılında Osmanlı’dan devraldığı monarşi yani padişah(yürütme)+meclis(yasama) sisteminden parlementer cumhuriyet sistemine geçmiş, yürütme organı kan ile değil halkın seçtiği kişi tarafından belirlenmeye başlamıştır.

Parlementer cumhuriyet modelinde yürütme, yasamanın içinden çıkmaktaydı. Yani halk önce yasama seçimini yapmaktaydı.Yasama kendi içerisinden bir cumhurbaşkanı belirlemekte, belirlenen cumhurbaşkanı ise hükümeti yani yürütmeyi oluşturması için bir başbakan seçmekteydi. Başbakan kendi ekibini ancak mecliste milletvekili olanlardan kurabilmekteydi. Ancak yürütmenin faaliyete başlayabilmesi için meclisin onayını alması gerekiyordu.

Bu arada şunu not edelim 1960 darbesi ile Türkiye, parlementer sistem altında çift meclisli bir dönem yaşamıştır ve bu durum yaklaşık 20 yıl yani bir sonraki darbe olan 1980 yılına kadar sürmüştür.

yonetim-modelleri

Türkiye’de Başkanlık Sistemi

2017 yılında yapılan referandum ile Türkiye bizim başkanlık sistemi dediğimiz yönteme geçmiştir. Bu yöntem ile başkanlığına adaylığını koyan kişi kendi yönetim ekibini belirlemekte, herhangi bir meclis onayı aramadan bakanları seçmekte ve hazırladığı kanunları meclise yani yasamaya sunarak onaylatmakta ve yürütme fiilini uygulamaktadır. Başkanın ya da cumhurbaşkanının bakanları meclisten seçme zorunluluğu yoktur. Yine başbakanlık kavramı ortadan kaldırılmıştır. Yürütmenin tek başı cumhurbaşkanıdır. Seçimle başa geldikten sonra göreve başlamak için meclisten onay almak zorunda değildir.

Diğer Ülkelerde Nasıl?

Yazının bu kısmında meraklıları için dünyanın büyük ülkelerindeki başkanlık sistemini elimden geldiğince izah etmeye çalışacağım. Yazının devamını ilginizi çekmiyorsa atlayabilirsiniz.

A.B.D. Başkanlık Sistemi

A.B.D. ülkeninde adında olduğu üzere 50 devletin birleşmesi ile meydana gelmiş, yerel yönetim özerkliğinin tavana vurduğu bir yönetim sistemine sahiptir. Yerel yönetim-merkezi yönetim güç çekişmesi meselesine girmeden başkanlık sistemi ile devam edelim. A.B.D. devlet başkanı hükümetin yani yürütmenin başıdır. Yürütmenin başı olan başkan görev ve yetkisini yalnızca kendisinin karar verdiği bakan gibi kişilerle paylaşır. Yani kral levelindedir. Tabi ABD anayasasının izin verdiği kadar. ABD anayasası da yasama yürütme yargı arasındaki çizgileri net bir şekilde belirlemiştir. Birini diğerine ezdirmemek üzerine kuruludur sistem.

A.B.D. ‘de yasama süreci Kongre’ye aittir. Kongre ise Senato ve Temsilciler Meclisi adlı iki meclisten oluşur.

abd-yonetimi

Temsilciler meclisi iki yılda bir yenilenir. Her eyaletin nüfusuna göre milletvekili çıkardığını görürüz. Bunlar meclise yerleşir. Senato ise 6 yılda bir seçilir. Her eyaletten 2 kişi gelir. Üyeler Rusya’daki sistemden farklı olarak seçimle gelir.

Senato siyasetin daha az konuşulduğu ve lobi imkanlarının fazla olduğu yerler olması ve yetkileri nedeniyle daha prestijlidir. Aynı durum Rusya’daki Federasyon Konseyi için de geçerlidir.

Rusya Başkanlık Sistemi

Rusya’nın yönetimine baktığımızda yönetim biçimi tam olarak federal yarı başkanlık sistemli cumhuriyet olarak geçiyor. Tabi her şey bir arada yazdığı için karışık görünmekle birlikte federal yani iç işlerinde özerk cumhuriyetlerin bir araya getirdiği, yine cumhuriyet ile yönetim esas. Ancak başkanlık sistemi mevcut. Rusya’da başbakan yürütmenin yan hükümetin başıdır. Rusya başkanı ise yani bizim Putin olarak bildiğimiz fiyakalı abi devletin başıdır. Aslında yürütmenin yani hükümetin başı başbakandır diye yazdık ama fiiliyatta her şeyi Putin örneğinde gördüğümüz üzere devlet başkanı yönetir. 

Rusya’da yasama birimi iki tanedir. Yani çift meclis vardır. Birine Devlet Duması birine ise Federasyon Konseyi denmektedir. Bu iki meclis Federasyon Meclisini oluşturur.Yasama kararları Federasyon Meclisi aracılığıyla alınır.Rusya bir federasyon olduğu için federasyon meclisi diye bir kurum vardır. Yani Rusya Federasyonuna üye olan her bir federasyon ülke yönetimine adam gönderir. Bu gönderdikleri adamlar Federasyon Meclisini oluşturur.

Federasyon Konseyi, Federasyon Meclisinin üst meclisidir. Duma ise Federasyon Meclisinin alt meclisidir. Özetle federasyon konseyi federasyon meclisini döverken, federasyon meclisi de dumayı döver.(ilkokul seviyesi)

Federasyon Konseyi seçimle gelmez. Seçimle gelen Federasyon Meclisidir. Rusya üyesi her bir federasyon, federasyon konseyine iki adam yollar. Federasyon konseyine gönderilen iki kişiden birisi o eyaletin(federasyonun) valisi tarafından seçilir, diğeri ise eyalet meclisi tarafından seçilir.

Duma ise normal bildiğin halk seçimi ile gelir.

rusya-idari
Rusya’nın idari bölümleri. Bu federasyonların hepsi vekil gönderiyor.

Benim Başkanlık Sistemi Önerim?

Yazının bundan sonrasında ben yardırıyorum. Ülkedeki mevcut sistem başkanlık sistemi olduğundan mevcut sistemin üzerine söyleyeceğim söyleyeceklerimi. Açıkçası başkanlık sistemi her ne kadar totaliterliğe yakın olsa da yasama, yürütme ve yargının görevleri sert bir şekilde ayrıldığından uzun süredir benim aklıma yatıyordu bu iş. Sonunda da bir versiyonu ile ülkemize girdi 

Birilerinin sempatizanı değilim.Bunu söyleyeyim. Bu sadece yönetim tarzı ile alakalı. Hatta ülkemizdeki başkanlık sistemi sanırım kuvvetler ayrılığının en yumuşak olduğu başkanlık sistemlerinden birisi ve bu durum beni ciddi şekilde rahatsız da ediyor. Zaten bu yüzden kendim bir model ortaya atıyorum. Yazıyı okudukça yasama, yürütme yargı arasındaki görev ayrımını nasıl sert bir biçimde ayrıştırdığımı göreceksiniz zaten. O yüzden bana sektirmeden evvel şu parti ceketlerinizi bir çıkarın.

Yürütme- Yasama İlişkisi

Sanırım mevcut durumdan en farklı olan önerim bu olacak. Efenim benim bu aşamadaki önerim şu. Yürütmenin başı yani başkan seçiminde şu olmalı: Ben halk olarak bir partiye oy vermek istemiyorum. Ben bir kişi ve ekibine oy vermek istiyorum. Ayrıca seçtiğim milletvekillerinin sırf aynı partiden olması nedeniyle başkanın her dediğine evet demesini de istemiyorum. Yani yasama tam yasama olmalı. 

Mevcut sistemde ve bir çok ülkede de olduğu üzere başkan ve meclis seçimi aynı anda yapılıyor, her bir parti birleşerek ya da ayrı ayrı başkan adayı sunuyor. Başkanın yani aslında yürütmenin gücü doğrudan aday konulduğu partinin gücünden geliyor. Oysa parlementer sistemde de aynı durum var ve bu sistem parlementer sistemde zaman zaman tıkanmalara yol açmaktaydı. Mesela Türk Siyasi tarihine Güneş Motel vakası olarak geçen milletvekili pazarlıkları tamamen parlementer sistemin bu buglarından yani hatalarından kaynaklanır.

İşte bu aksak sistematiğin önüne geçebilmek için yürütme, yani başkan ve adayları partisiz olmalıdır. Yani ben oylarken şahsı ve bana belirttiği bakanları oylamak istiyorum. Zaten adamı yürütmeye getirmişim. Yürütmeye getirdiğim adamın siyasi görüşleri değil iş yapma kapasitesi önemlidir. Adı üstünde yürütme yani icracı birimin siyasi görüşünün bir esprisi yok benim için adamı icra etmesi için seçmişim.

yurutme-yasama
Yürütme ve yasama arasında tam bir denge olmalı…

Tavuk mu Yumurtadan Yoksa Yumurta mı Tavuktan?

Esas önemli olan yani siyasi görüşümü taşıması gereken yasama, yani meclise gönderdiğim adam. Çünkü bu adam sonradan gelecek, benim siyasi görüşlerimi yansıtacak şekilde yasalara oy verip icracının faaliyetlerini denetlememi sağlayacak.

Çin yazımda belirttiğim üzere fikirlerine çok saygı duyduğum Deng Xiaoping özellikle şunu söylüyor: İcracılar bir şey icra etmeden regülatörler neyi regüle edecekler? İcradaki hatalar çıkmadan regülatörler neyi regüle edeceklerine nasıl karar verecekler? Cesur olun! (Önce icra sonra regülasyon/denetim)

Yani bir denetim elemanı olarak dahi

şunu diyebilirim ki icra esastır. Yani denetimin olmasına neden olan şey icradır.Tıpkı yasamanın olmasına neden olan şeyin yürütme olması gibidir.

Bakın biz bir yürütme birimi seçiyoruz. Seçtiğimiz adamlardan yani yürütmenin elemanlarından tam olarak emin olamadığımız için bir de yasama birimi koyuyoruz ve bu birime yürütmenin faaliyetlerini kontrol etme yetkisi veriyoruz. Yani icracı birimin icra etmesi yeterli. Herhangi bir görüşe göre icra etmesi mühim değil. İcra eden icra edecek ki ben kendi görüşüme göre bu adamın icrasının denetimini sağlayacağım. Bilmem olayı tam anlatabildim mi? Yani icra biriminin hangi siyasi görüşe göre icra ettiğinin bir manası yok. O birim icrasını yapacak, muhtemelen bu süreçte bazı görüşlere göre doğru bazı görüşlere göre yanlış icra yapacak/teklif edecek. Bu aşamada önemli olan sizin hayatlarınızı etkileyen icra kararını denetleyecek yani aslında bir nebze onaylayacak ya da onaylamayacak olan yasama biriminin siyasi görüşüdür. 

Nihai olarak şahsi nazarımda icracının siyasi görüşü mühim değildir. Ve icracının siyasi görüşünün olması menfaat çatışmaları nedeniyle yasama mekanizmasının hatalı çalışmasına neden olmaktadır.

Kaç Milletvekili Olmalı?

Ülkemizdeki mevcut seçim sisteminde gördüğüm en büyük sorunlardan birisi bu. Mevcut sistemde dar bölgeli d’hondt sistemi uygulanıyor. Ancak bu uygulama ciddi adaletsizlikleri yanında getiriyor. 

milletvekili

Örneğin İstanbul seçimlerinde bir milletvekilinin seçilmesi için toplaması gereken oy sayısı ile Bayburt’tan seçilmesi için toplaması gereken oy arasında ciddi bir fark var. Bayburt’ta ki vekil çok daha az oyla vekil seçilebiliyor. Benim burdan çıkarttığım sonuç İstanbul’daki seçmenin oyunun daha değersiz olduğu yönünde. Bir an önce bunun önüne geçilmelidir.

Bunun için sunduğum çözüm ise oldukça basit. 

Ülkemizin nüfusu en son sayım ile birlikte 83.154.997 kişi.

Benim önerim her 100.000 kişi için bir milletvekili olması ve bu miktarın nüfusa göre sürekli olarak güncellenmesi yönündedir.

Ve kesinlikle şehirlerin çıkaracağı milletvekili sayısı buna göre belirlenmelidir.

Buradaki en büyük sorun şehir nüfuslarının tam sayı olmaması nedeni ile her ilde artacak oy yani artık oy miktarıdır.

Örneğin Mersin nüfusu 1.840.425 kişi. 100.000 kişi için bir milletvekili düştüğünü düşünürsek 18 milletvekili çıkarması gereken Mersin de oy kullanan 40.425 kişinin oyu boşa gidecek görünüyor.

Peki biz bu artık oyları ne yapacağız? Nereye yamayacağız?

Benim bu aşamadaki önerim ise şu şekilde.Zaten her 100.000 nüfusa 1 milletvekili verdiğimiz için sadece artık oylar kalacak. Şehirlerde de her bir sıradaki milletvekili seçilip seçilmediğini bilecek. Şimdi artık oyları topluyoruz.Artık oylarla her bir partiye kaç milletvekili çıkarabileceğini söylüyoruz. Yani artık oylardan hangi parti kaç milletvekili çıkarabilecek bunu bildiriyoruz. Seçilecek olan milletvekillerini ise partilere bırakıyoruz. Ancak bu artık oylarla seçilecek milletvekilleri sadece listede bildirdikleri ve seçilmeyen vekillerden seçilebilir. Koşul da bu. Böylece hiçbir oy boşa gitmemiş oluyor ve her yerdeki vatandaşın oyu aynı derecede olmuş oluyor.

Bu Kadar Çok Milletvekili Ne İşe Yarayacak?

Efenim benim yönetim modelimde sayı yaklaşık 831 milletvekili oluyor. Mevcut milletvekili sayısı ise 600. Ya bu güne kadar bunların ne faydasını gördük niye sayısını arttırdık bunların maaşlarını biz ödüyoruz diyorsunuz içinizden. Önce bi sakin olun. Benim bu kadar çok milletvekili isteme sebebim şu. Olur da başkan ile bir parti yakınlaştı ya da bir şekilde belirli bir görüş yasama ve yürütmede hakimiyeti sağladı. İşte bu fazla sayıda milletvekili, yürütmenin yasa geçirirken yeter milletvekili sayısına ulaşması için uğraşmasını gerektirdiğinden kritik oylamalarda birilerinin imtiyaz kapmasını yani yasamadaki milletvekilinin oyunu belirli imtiyazlar karşılığında değiştirmesini engelleyecek bir model.

Baraj Olacak Mı?

Eğer yürütme ile yasama arasında bir bağlantı olmaz ise baraj koymanın bir anlamı yok. Çünkü baraj insanları belirli bir görüşte toplanmaya zorluyor. Oysa baraj sistemi günümüz çok çok farklo görüşlü insan modeline bence uygun değil. Barajı kaldırmak ve hangi görüşten olursa olsun meclise aldığı nüfus bazında oy oranı ile girmesini sağlamak daha mantıklı geliyor bana. Ya da adaletli olan bu gibi görünüyor.

Er meydanı. Kim kaç kişiden oy alırsa o kadar milletvekili çıkarsın.

Yargı

Yargı süreçteki başka bir nüans noktası. Yargının ayrı olarak zikredilmesinin sebebi şu: yürütme ya da yasama, yasaya aykırı bir iş yapar ise yargı bunu objektif biçimde değerlendirebilecek midir?

yargi

İşte bunun sağlanması ve sert şekilde ayrılmış kuvvetler ayrılığının tesis edilebilmesi için yargının atamalarının bağlı olduğu bakanlıktan, yürütme organlarından ayrı olarak yapılması gerekir. Yani yürütme, yargının hiçbir atama, görevden alma vs. İşlerine müdahil olmayacak şekilde bir kurum düzenlenmelidir.

A.B.D.’de hakimlerin halk tarafından seçildiğini ve bu kurulun yargı sürecini yönettiğini biliyoruz. Uzun süreli düşüncelerden sonra ben de bu seçiliş şeklinin mantıklı olduğunu düşünüyorum.

Burada sistem şu şekilde olmalı: Yargı Üst Kurulu diye bir birim oluşturulmalı, bu kurul halk tarafından seçilmeli,kurula hakim, savcı statüsündeki kişiler dışında başka bir kişinin seçilmesine engel olunmalı, hakim ve savcıların seçimi normal seçimlerden bağımsız olarak yalnızca isim, özgeçmiş ile yapılmalıdır. Seçimi yine bu kurul organize etmeli, başta anayasa mahkemesi, yargıtay ve danıştay olmak üzere tüm mahkeme ve il ilçelerin hakim savcılarının atamasını bu kurul gerçekleştirmeli. Yürütmeden de kurula üye alınmamalıdır.

Yargının Denetimi 

Kritik meselelerden birisi de yargının denetimidir. Mahkemelerin ve savcıların aldığı kararların denetleme yetkisi yargı üst kurulunda olmalıdır. Her bir hakim ve savcıya senelik bazda puan verilmeli ve atamalar buna göre yapılmalıdır. Puantajda mevcut görev yerinin sosyal vaziyeti ile aldığı kararlar değerlendirilmelidir.

Modelimde hakim ve savcıların kararlarından sorumsuzluğu gibi bir kavram kesinlikle ama kesinlikle şiddetle reddedilmektedir. Her hakim ve savcı, tıpkı normal vatandaşlar gibi aldıkları kararların sorumluluğunu taşımalıdır. Bu yüzden hakim ve savcıların aldığı kararlardan dolayı yargılanabilmesinin önü açılmalıdır. Doğru ve hukuka uygun karar veren hakim ve savcıların zaten endişelenecekleri bir durum yoktur. Ayrıca aldığı kararlardan sorumluluğu olmaması gibi saçma bir durumun ortadan kaldırılmasına da vesile olunmuş olur.

Yargının yasama ve yürütme faaliyetlerini denetlediğini söylemiştik. Yasama da yargının aldığı kararların hukuka uygun olup olmadığını denetlemelidir. Bu sayede birimlere karşılıklı sorumluluklar verilmektedir ve çapraz denetim mekanizması tesis edilmektedir.

Sistem Ülkeyi Kaosa Sürükler Mi?

Tasarladığım sistem tamamen ülkenin parlementer demokrasi döneminde yaşanan koailsyon hükümetleri dönemindeki yürütme erkinin onayı (güven oyu) sürecini engellemek, göreve gelen yürütmenin olağanüstü bir vaziyet yaşanmadıkça iktidarda kalmasını sağlamak adına kurgulanmış bir yönetim modelidir.

Yine modele baktığınızda yürütme yargı ve yasamanın görev ve yetkilerinin olabilecek en sert şekilde ayırt edildiğini de görebileceksiniz. Sistemle yasamanın sıkıcı bir onay mercii olmasından kurtulduğunu da tahmin edebilirsiniz.

sistem
Tasarladığım yönetim biçimi ile tabii ki ülkeye bir gül bahçesi hediye etmiyorum. Geçiş süreçleri her daim sancılı olmuştur. Hele ki konu politika olunca bir çok insan mantıktan ideolojiye kaymaktadır. Ancak süreç sona erdiğinde daha kuvvetli ve bağımsız karar mekanizmaları olacağı kesindir.

Modeli her okuduğunuzda mevcut sistem ve önceki sistem sürecinde yaşanmış kötü tecrübelerin tekrar yaşanmaması için bir engel sistemi kurduğunu, gelecek yönetim sorunlarına ilişkin ise kontrol mekanizması sağladığını görürsünüz.

Tasarlamış olduğum modele muhtemelen bu sistem totaliterizmi arttırır şeklinde eleştiriler gelecektir. Bu eleştirileri oldukça doğal karşılıyorum. Çünkü başkanlık sistemi uygulamalarına bakarsanız, ister yarı başkanlık sistemi isterse de tam başkanlık sistemi olsun hiç fark etmez,  temel olarak zaten 

Yürütmenin yürütme görevinin kendisine verildiği süreci tamamlamasını ister. Benim tasarladığım modelin de esasında bu yatar. Olağanüstü bir koşul olmadığı müddetçe yürütme erki görevden pat diye alınma endişesi yaşamamalı, buna istinaden pazarlık yapmamalı.

Yine çok kez tartışığım üzere yasama, yasama görevini yapar. Yani yürütmenin getirdiği önerilere sadece aklına yatıp yatmadığına göre karar vermesi gerekir. Diğer türlü, yani yürütmenin ve yasamanın partili olması halinde süreç tam bir insan sıvı dışkısı yarışına dönmekte, ülkenin gündemi işin esasından ziyade şekline girmekte ve tüm ülkecek magazin muhabbetinden ileri gidememekteyiz. 

yatirimkurusu

10 yıldır finans sektöründe denetçi, İngilizce biliyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
error: İçeriklerin kopyalanması engellenmiştir.