Politika

Üst Kimlik Nedir ve Üst Kimlik Üzerine Düşünceler

Cümleten selamlar. Bu yazımızda konumuz üst kimlik nedir meselesi. Girizgahtan evvel biraz iç dökeceğim direk ikinci başlığa atlayabilirsiniz.

İç Dökme

Platformu başlangıç aşamasında yalnızca yatırım konusunda fikir vermek adına açmıştım. Sonra iş büyüdü, önce iktisata, sonra krizlere, sonra finansal skandallara uzandık. Bu da doyurmayınca siyasete bulaştık. Günün sonunda platform zıvanadan çıktı ve ben de artık kendimi durduramıyorum. Yazdıkça yazasım geliyor, yazdıkça anlıyorum, anladıkça yazıyorum.

Tabi işin bu hale gelmesinde gelmiş olduğum mental seviye de etkili oldu. Bir kere 33 yaşında fark ettim ki kariyerim aslında başından itibaren tıkalıymış. Tabi bunu anlamamın 10 seneyi alması ayrı bir garabet. Zaten çok zeki bir adam değildim. Bunu teyitledik diyelim.

Şimdi bu duruma ayıkınca kafam farklı tepkiler veriyor. Normalde her şeyi bırakıp takılmam lazım ama duramıyorum. Tersine gidiyorum, illa yazmam lazım. Kim bilir bu belki genetikten gelen bir şey. Bedenimi bırakamam ama fikirlerimi/sanatımı sonraki nesillere bırakayım düşüncesinden ileri geliyor. Neyse gelmiş olduğum noktada iyice sapıttım. İç siyaset, dış siyaset yardırıyorum. Bu yazı da onlardan birisi.

Milliyetçilik Nedir ?

Şimdi üst kimlik nedir meselesine girmeden evvel bazı kavramları ortaya koymak gerekli. 

Milliyetçilik kitabi tanım olarak belirli bir milletin kendi özyönetimini kazanması önceliğiyle çıkarlarını ilelebet korumasıdır. 

Milliyetçilik kavramında esas olan millet kavramı olup milliyetçilik ve ırkçılık arasındaki çizgi de buradan gelmektedir. Bugün ulusalcılık kavramını milliyetçilik ile eşitlememizde herhangi bir beis görmüyorum.

Devletçilik Nedir ?

Devletçilik kavramı esasında temel olarak iktisadi ve kalkınmacı bir kavramdır ve devletin yürüyen iktisadi düzen içerisindeki pozisyonu ile sosyal hayattaki kontrol edici/düzenleyici vasfının otoriter olmasını ifade eder. Yani devletçiliğin, bağlı olduğun ülkeyi sevmek, devleti sevmekle filan bir alakası yoktur. 

Kavram kargaşasına mani olmak maksadıyla yazdım bunu. Burada belirli bir ırkı ya da milleti sevmeyip devleti sevenlere siyaset biliminde devletçi denilmiyor, bu kişiler vatansever olarak adlandırılıyorlar.

Üst Kimlik Nedir ?

Üst kimliği hedeflenen kolektif benlik olarak tanımlasak sanırım yanlış olmaz.

Şimdi malumunuz dünya üzerinde hepimiz birer ırktan geldiğimizi filan söylüyoruz. Bunu söylerken kullandığımız dili, yaşadığımız dini, kültürü göz önüne alıyoruz. Yani birer alt kimliğimiz var. Bu sosyal toplum tarafından etiketlemek suretiyle yapılan alt kimlik tanımlamasıdır.

Üst kimlik ise üzerinde bulunduğumuz topraklarda birlikte yaşadığımız farklı alt kimlikleri bulunan insanların toplamını ifade etmektedir. Eğer bunu bir devlet ideolojisiyle yapıyorsak bu aşamada buna hedeflenen kolektif kimlik diyebiliriz.

Ulus Devlet ve Üst Kimlik

Efenim bildiğiniz üzere 1789 senesinde fransız ihtilali diye bir şey yaşandı. Fransa’da kraliyet devrildi ve halk yönetimi indirdi. Basından anlayacağınız dilde darbe yaptı (!). Ulus devletin adımının atıldığı yer burasıdır. Bu hadise halen daha etkilerini politik ve iktisadi manada sürdürmektedir.

Ulus devletin ilk kuruluşunun ardından milliyetçilik akımları güçlendi. Başta avrupa olmak üzere dünya üzerinde imparatorluk kalmadı. Sonra bir yeni inşa süreci başladı. Bu süreçte ırkçılık temelli  faşizm baş gösterdi ancak onun da ömrü 2. Dünya savaşına kadar ancak vefa etti.

Bu süreçte  bir önceki dönem imparatorluklar devri olduğundan ve bu imparatorluklar ulus/ırk temelli politika yapamadığından maiyetindeki eşrafı kaynaşsın diye sağa sola dağıttı. Yeni kurulan ulus devletlerin tamamının içinde bir grup azınlık kaldı. İşte bu azınlıklar kimi ülkelerde kurucu unsur olarak kalırken kimi ülkelerde azınlık olarak hayatını sürdürdü. İşte bu yeni nesil ulus devletlerin ana sorunlarından birisi de bu aşamada peydah oldu: azınlıkları nasıl yöneteceğiz? 

İkinci sorun ise şu oldu. Ulus devlet sınırlamasından çıkmak istediğimizde bizim halkımızı bir arada tutacak olan ideolojik yaklaşım ne olacak? 

Bu sorunun cevabı halen tartışmalıdır. Kimisi dini, kimisi sosyalizmi, kimisi üst kimliği kullanırken bir çok Avrupa devleti kendi ülkesinin vatandaşı olmayı zaten refah arttırıcı bir unsur olarak ortaya koydu ve hikayenin kendi kendine akacağını düşündü. (Orası da yürümüyor.)

İşte üst kimlik politikası da esasen bir zorunluluğa binaen ortaya çıktı. Çok uluslu bir ulus devlet hayali yani imparatorluk benzeri yapıyı kurmanın yollarından birisi bu üst kimlik meselesi. Yani hedeflerinizi büyüttüğünüzde ortaya çıkan bir yapı taşı. Bu sebepten baştan yani devletin kuruluş aşamasından bu durumun belirtilmesi ciddi yarar sağlar ilerleyen günlerde.

Üst Kimlik Politikasının İktisadi Etkileri Nedir ?

Şimdi ulus devletlerin sorunlarına ve iç politikaya biraz ara verip iktisadi boyuta zıplayalım. Böylece hem zihnimizi dinlendirelim hem de penceremizi değiştirip farklı bir açı yakalayalım

Üst kimlik kavramı farklı farklı alt kimliklerin yani kültürlerin yani tüketim ve tasarruf biçimlerinin bulunduğu bir unsurdur. Siz burada üst kimlik siyaseti ile tek bir tip insan yetiştirmeyi hedeflersiniz. Bu tek tip olan vatandaşlarınızın bağlı olduğu kültürden ( tasarruf ve tüketim alışkanlıklarından) vazgeçmesi demektir.

Bunu yaptığınızda eski nesil bu duruma ciddi tepki gösterecekken yeni gelecek olan nesil sizin kafanızdaki üst kimliğe yakın olacaktır. Çünkü onlar temelden bu şekilde yetişmiştir. Eğer 20 yıl kadar iktidarda kalmayı başarırsanız bunu rahatlıkla görebilirsiniz.

Biliyorsunuz tek tip bir kimliği yönetmek, iktisadi olarak yönlendirmek oldukça kolaydır. 

Mesela bu üst kimliği tasarruf alışkanlıkları yüksek daha muhafazakar (dini olarak değil) bir gruptan oluşturursanız bu durumun ciddi iktisadi avantajları bulunmaktadır. Çin örneği bunlardan biridir.

Özetle kendi kafanızdaki politikalara uygun bir üst kimlik iktisadi manada ciddi işe yarayacaktır. Bu disiplin ve kültüre uyma gayreti çok kültürlü ülkelerin karşılaştığı sorunlardan sizi kurtaracaktır.

Kalkınma ve Tek Tip Kimlik

Bildiğiniz üzere kalkınmacı bir insanım. Kalkınma kavramı yalnızca iktisadi değil aynı zamanda sosyolojik de bir kavram olup insanların daha yüksek refaha ulaşmasını izah eder. Ancak kalkınmanızı olağan hızından daha da fazla arttırmak istiyorsanız ya topraklarınızı genişletecek, ya nüfusunuzu arttıracak, ya sermayeyi arttıracak ya da teknolojik/inovatif bir gelişim sağlayacaksınız.

Çok kültürlülük farklı düşüncelerin mevcudiyetinin temel taşıdır. Bu bağlamda bu farklı kültürlerden gelen yurttaşlarınızın hadiselere yaklaşımı ve bu sorunlara çözümü de farklı olacak buradan inovatif fikirlerin gelmesi ile bu sizin kalkınmanıza ciddi katkı sağlayacaktır.

Özetle burada bir tercih yapmanız gerekir. Üst kimlik politikasının ve yarattığınız insan modelinin (bkz. über mensch) avantajları ve dezavantajlarını yazdım. Seçim sizin.

Üst Kimlik Politikasının Siyasi Etkileri Nedir ?

Gelelim işin kritik noktasına yani üst kimlik siyasetinin politik yararlarına. Öncelikle bir üst kimlik oluşturmak demek insanlara küçük yaştan itibaren ulaşılması zor bir hedef koymak demektir. Bununla birlikte insanlarınız sürekli bu üst kimliğin faydalı olduğu düşüncesinden hareketle bu yöne eğilim gösterecek başta toplumsal olaylar olmak üzere birçok kötü eylemi daha oluşmadan zihinlerde engellemiş olacaksınız. Dinler tarihine baktığınızda bunu daha iyi görebilirsiniz.

Bununla birlikte üst kimlik kavramı çok kültürlülüğün getirmiş olduğu azınlık sorunları gibi unsurları temizlemenin en etkin yoludur. 

Yukarıda kısaca bahsetmiştim. 1789 sonrası oluşan ulus devletlerin tamamının içinde azınlıklar var. Yani burada ya çok kültürlülüğü savunup azınlıklar vasıtasıyla ülkenize sürekli dışardan müdahale edilmesine imkan vereceksiniz, ya da çok kültürlülüğü tamamen bitirip (üst kimlikle asimile etmek suretiyle) tek bir model insan yetiştirerek bu yönde hareket edeceksiniz.

Yine politikacı için çok kültürlülük ya da farklı alt kimlikler tek tek hepsinin ayrı ayrı sorunu, bunlara aktarılacak kaynak ve zaman israfı demektir. Çünkü her birinin derdini teker teker anlayacaksın, bunları ayrı ayrı sana oy vermeye ya da mevcut bir politikayı desteklemeye ikna edeceksin, velev ki ikna etmeyi başardın, bununla da bitmiyor. Sürekli bunu koruman gerekiyor buna ayrı propaganda masrafı yapacaksın filan. Hepsine tek tek ulaşman lazım ve bu ciddi külfet. Hem maddi hem manevi. 

Hadi bunu da yaptın diyelim her bir alt kimlik dış ülkelerin içeriye müdahalesine bir araçtır. 

Şimdi diyelim ki biz herhangi bir sınır komşumuzun gidişatından memnun değiliz. Sürekli bize zarar verici hamleler yapıyor. Yani yönetimden memnun değiliz. Bunun için önce oradaki kliklerimizi harekete geçirmemiz gerekir, daha evvelden o ülkeye binbir çabayla yerleştirdiğin kliklerle sorun yaratman gerekir. Bunun en kolay yolu da azınlık sorunudur. 

Azınlık meselesi küçük bir grubun hak elde etme isteğinden başlayarak devlet kurmaya kadar gidebilen bir mesele olduğundan çok kullanışlı bir araçtır ve politik müdahale imkanını tam olarak vermektedir.

Bakın maksat illa ülke kurmak bölmek filan olmayabilir. Sadece o ülkenin yönetimini sıkıştırmak için bile bu çok kullanışlı araçtır.

Bu sebepten politik manada ülkede ne kadar çok azınlığınız varsa içeriye o kadar çok müdahale gelir demektir.

Tüm bu meseleleri bir araya koyduğumda üst kimlik politikasının politik manada oldukça kazançlı bir politika olduğunu düşünmekteyim.

Biliyorsunuz iktisadi etkilerde bu kadar net değildim.

Ulus Devletler Bölgesel Güç Olabilir Mi ?

Gelelim bir başka kritik meseleye. Modern dünya teorisine katkılarım üzere bir bölgesel güç konusunu okuttum sizlere. Şimdi tartıştığımız mesele ulus devletin bir bölgesel güç olup olamayacağıdır.

Ulus devletler aslında üst kimlik yaratabildikleri nispette bölgesel güç olmaya adaydır. 

Çünkü bölgesel güç demek bölgenin çekim merkezi demektir. Bu ise ulus devletin tek kimlikli yapısına uymaz. Şöyle ki bölgesel güç bulunduğu bölgenin hem askeri, hem politik hem ticari çekim noktasıdır. Bu sebepten sürekli olarak göç alacaktır. Öte yandan zaman içerisinde eğitilerek temel vatandaşlarınızda doğum oranlarınız azalacak (evet, doğal seleksiyonun tersine işlediği tek nokta bu doğum oranları olsa gerek) dolayısıyla ülkenizdeki hizmet sektörünün işlemesi için ulusunuz dışında başka ulusları ülkeye almanız gerekecektir.

Bir de bildiğiniz üzere keynesyen yaklaşımda olan bir iktisatçıyım. Bu bağlamda ekonomik büyümenin vb. kavramların en önemli tetikleyicisinin talep olduğu düşüncesindeyim. Hal böyle olunca refah kazandıkça azalan ve ülke idaresini sahip olduğu sermaye ile ele geçiren nüfusunuz yerine ikame nüfus getirmeniz gerekliliği bilimum iktisadi büyüklük için kritiktir.

Dolayısıyla bölgesel güç olma iddiasında bulunan bir ulus devlet iseniz bu gücü kaldıracak nüfusa sahip olmanız gerekir.

Almanya Ne Yaptı?

Almanya bir önceki paragrafta izah ettiğim meseleye mükemmel bir örnektir. 

Bildiğiniz üzere Almanlar 2. Dünya Savaşından sonra ağır yaptırımlara uğradı. Asker sayısı kısıtı, savaş tazminatı,iktisadi çöküş vs.

Müteakip süreçte savaşla azalan nüfusa başta Türkiye olmak üzere İran ve muhtelif ülkelerden takviye çekti.

Yalnız Almanların mükemmel yaptığı şey şuydu: kendisine gelen nüfusu mükemmel bir asimile politikasıyla kendi toplumuna adapte etti. 

Tabii ki hiç olay olmadı diyemeyiz. Bir çok sorun yaşandı. Bunlar göçmen kaynaklıydı. Bu sorunlar içerde ciddi bir faşist dalga yarattı ve hatta birçok Türk vatandaşımız bu Nazi saldırılarında can verdi.

Günün sonunda (sanırım şu an 3. Kuşak Türkler olarak bahsedebiliriz.) asimilasyon politikası sonuçlarını verdi ve bu topluluğun büyük bir kısmı yaşadıkları topluma adapte oldu.

Bir de abi bu Almanların kafası harbi basıyor. Adam nüfusu alırken bile kendi nüfusuna ilerde baskınlık yaratmayacak oranda alıyor. Bak vallahi bu biranın zekaya etkisini tartışmak gerek ya.

Japonya Ne Yapmadı?

Gelelim işin kötü bir örneğine. 

Bildiğiniz üzere iktisadi kalkınma politikaları ile ülkenin demografisinin uyumlu olması gerekir. Yani 80 mio nüfuslu ülke ile rekabetçi kur politikasına kalkışırsanız buna kimse inanmaz, inanmayacağı gibi bedelini ciddi refah kaybı olarak yaşarsınız.

Japonya bildiğiniz üzere 80’li yıllarda akdedilen Plaza Anlaşması ile şahlanan ekonomisine şamarı yedi.

Bunun üzerine bir de 90’lı yıllarda varlık balonu yaşadı. İyice çöktü. Tam bu anda demografinin giderek ülke aleyhine döndüğünü fark ettiler.

Bu ne demek? Nüfus yaşlanıyor demek. Yaşlı nüfus hem tüketimi azaltır tasarrufu arttırır, hem ülkenin sosyal güvenlik sisteminde sorun yaratır (çalışan/emekli oranı-çalışan sayısı emeklilerin giderlerini finanse edebilecek nispette olmalı)  hem de işgücünden düşer. 

Takviye çekmeniz gerekir nüfusa. Ancak burada Japonya’nın aşırı ırkçı yapısı ve yabancıların dışlanması, şirin mi şirin japon abi ve ablaların kendi çöplüklerinde aslana dönüşmesi ve gelen mülteciyi paket etmeleri gibi sebeplerle japonya bu işi beceremedi.

Nihayetinde bu üst kimlik politikasının becerilemediği bir örnektir Japonya.

Suri Mi Övüyorsun Ulan Bize ?

Evet aslında baktığınızda yazının özeti bu şekilde gibi görünüyor. Ama kim için ? Okuduğunu anlamayan mal değnekleri için 🙂

Efenim şovenizm hastası milletimizin %90’ı yazıyı bu şekilde anlayacaktır. Gelelim biz işin esasına. 

Ne diyoruz? Göçmen problemdir. Adaptasyon sorunu olan bir problem, farklı kültür, farklı bir alt kimlik. Belki bu adamlar ilerde özerklik isteyecek/örgütlenecek filan. İşte bunun için göç almak göt ister diyoruz ve tavsiye listemizi bırakıyoruz.

Bu yüzden sağlam bir asimile politikan yani bir üst kimliğin yoksa bu işe girme. 

Göçle gelenleri takip edecek/izleyecek bir istihbarat servisin yoksa bu işe girme.

İçerde mafyatik oluşumu engelleyemiyorsan bu işe girme.

Kafanı biraz çalıştırıp bu arkadaşları nüfusa oranla dağıtamıyorsan, hatta azınlık olarak sorun yaratan nüfusun bulunduğu yerdeki oranını azaltamıyorsan bu işe girme.

Tek bir ırktan/kültürden göçmen ithal edeceksen yine bu işe girme.

Göç ve göçü yönetmek, zaman içerisinde bu göçmenleri de adapte ederek refahı arttırmak ciddi planlama ve strateji ister.

Üst kimlik nedir meselesinin önemini izah etmeye çalıştık. Esen kalın.

yatirimkurusu

10 yıldır finans sektöründe denetçi, İngilizce biliyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
error: İçeriklerin kopyalanması engellenmiştir.