Ekonomik Krizler

Lübnan Ekonomik Krizi

Efenim cümleten selamlar. Bu yazımızda konumuz Ortadoğu’nun incisi de denilen Lübnan’da yaşanan Lübnan ekonomik krizi konusu. Malumunuz mesele tazeliğini koruyor. Dikkatleri de çekeceğini düşündüğüm bir yazı olacak.

Bu arada Lübnanlı şarkıcı, Ortadoğu’nun kraliçesi, güzeller güzeli Nancy Ajram’a da (kalp kalp kalp) burdan selamları sevgilerimi yolluyorum. Hastasıyız. Dın dırıl dırıl dırım Shakhbat Shakhabit dırıl dırıl dım…

Lübnan’ı Tanıyalım

Bayrağında sedir ağacı olan bu güzel ülke Suriye ve İsrail’in arasında bir yerdedir. Akdenize kıyısı olan Lübnan’ın başkenti Beyrut’tur.

Tamamı Arap nüfusundan oluşan ülke 10.452 km kareden ibarettir. (Türkiye’nin 783.000 km kare civarı) Yani aslında çok da büyük bir ülke değil. 7 milyon civarı nüfusu olan ülke 16. YY’da Osmanlı tarafından fethedildi. Yaklaşık 400 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalan ülke 1920 senesinde Fransa ve Suriye mandasına girip bağımsızlığını ancak 1943’te kazanabildi.

İç Savaş

Aslında dünya piyasasına gayet iyi giren Lübnan Beyrut’ta kurduğu finansal merkez ile iyi iş yapsa da 1975’te ülkede iç savaş başladı.

Yaklaşık 150.000 civarı insanın ölmesine sebep olan bu iç savaşın sebebi esasen Filistinli’lerdir.

Bildiğiniz üzere 1948’li yıllarda İsrail devleti kurulmuş, İsrail’de kalan Filistinliler Lübnan’a göçmüştür. Göçenler arasında bizim sol cenahın pek bir hazzettiği FKÖ’cüler de vardır. Tabi Filistinlilerin sayısı %30’a yaklaşınca FKÖ’de isyanı patlatmıştır. Savaşın tek tarafı tabii ki FKÖ değildir. Ülkede esas çatışma Hristiyan-müslüman çatışmasıdır. Bu yüzden bu iç karışıklık 3 hatta 4 taraflıdır diyebiliriz. Ancak ilk aradan çıkan hükümet güçleri olduğundan biz 3 taraflı olarak düşünebiliriz.

İç Savaşın Etkileri

Yaklaşık 15 yıl yani 2005’e kadar savaşın etkileri devam etmiştir. İç savaş döneminde ülkede peydah olan şii ve sünni çatışması, yine ülkenin zaman içinde Hizbullah’ın arka bahçesi haline gelmesi, İsrail’in dibinde olan Lübnan’ı bir güvenlik tehdidi haline getirmiş, İran ve İsrail bir anda Lübnan’da ve özellikle Beyrut’ta proxy savaşına girmiştir. Halen ülkede Hizbullah’ın ayrı bir devlet gibi hareket ettiği söyleniyor.

Ülkede nüfusun %55’i Müslümanlar, %40’ı Hristiyanlardan olduğundan patlamaya hazır bir bombadır Lübnan. Emin olun asla ve asla refaha eremeyecektir.  Bu durum ülkenin demografik yapısından kaynaklanır. Ülkede yaklaşık 17 farklı mezhep ve ırktan insan var. Bu durum her seçim döneminde ülkenin 17 farklı parti ile meclise girmesi gibi abuk subuk sonuçlar doğruyor. Hal böyle olunca bu kadar ayrım yaşayan ülke meclisten doğru düzgün ne karar çıkarabiliyor ne de başka bir şey.

Bir de bölünen kolay yönetilir gibi bir durum var. Mesela bir ülkede 2-3 partili bir vaziyet olsa bu meclisteki vekilleri manipüle etmeniz zordur. Ancak yasamadaki vekiller bölünmüş ise her birine ayrı ayrı yedirmek suretiyle istediğiniz kararı çıkartırsınız. Zaten Lübnan patronlar tarafından yönetilen pardon sömürülen bir ülke.

Lübnan Ekonomisine Bir Bakış

Şimdi gelelim Lübnan ekonomisinin kısa bir özetine. Hemen sonra kur uygulamasına değineceğiz.

Ülkenin toplam nominal GSYİH ‘i 7,3 milyar USD. Cari açık 12,3 milyar USD, dış borç 33,1 milyar USD. İç borç ise 75 milyar USD.

Şimdi bunu yazdığımda krize spoiler vereceğim ama ülke GSYİH ‘ine katkı sektörel bazda %83 hizmetler, %13 endüstri, %4 tarım.

Lübnan Lirasına Sabit Kur Uygulaması

Lübnan’da para birimi olarak Lübnan Lirası kullanılır ve 1997 senesinden itibaren Lübnan lirası Amerikan dolarına sabitlenmiştir. Sabit kur rejimi esasen IMF’nin krize giren ülkelere ilk olarak önerdiği çözüm yöntemlerinden birisidir. Bunun sebebi de zaten krizde olan ülkeye biraz istikrar getirmek ve ticareti normal hale çevirmektir.

Yoksa ticareti normal akan, tedarik zincirleri kırılmamış normal bir ülkede, şayet düzenli olarak devam eden cari fazlanız/fazladan rezerviniz de yok ise sabit kur uygulamak denyoluktur, mantığı da yoktur.

Hoş düzenli olarak devam eden bir cari fazlanız/rezerviniz var ise niye sabit kur uygulayacaksınız zaten paranız güçlü olur. Özetle sabit kur uygulaması geçici bir önlemdir. Ağrı kesici gibi filan.

Lübnan’ın 1997 senesinde lirasını dolara sabitlemesinin nedeni de esasen ülkenin henüz bir iç savaşta olması ve ülkenin içi kaynıyorken en azından para biriminin istikrara kavuşmasıdır.

Bu iç savaş sürecinde yaşanan ekonomik dengesizlikler münasebetiyle her enflasyon vuruşunda ya da her kur vuruşunda Lübnan merkez bankası devalüasyon yaparak Lübnan lirasının değerini düşürmüştür. Dediğim gibi maksat kriz içerisindeki bir ülkede en azından para biriminin istikrarını sağlamaktır.

Tabi bir merkez bankasının sabit kur rejimini tutabilmesi için sahip olması gereken şey rezervler yani sürekli döviz akışıdır. Çünkü sabit kur rejiminide bir merkez bankası kendisine getirilen her bir birim Lübnan lirasını belirlediği sabit kurdan dolara çevirmek zorundadır.

Bu tarz ülkelerde yani sabit kur uygulanan ülkelerde genelde ekonomik istikrarsızlıkla birlikte gelen yüksek enflasyon, yüksek kamu borcu ya da yüksek cari açık zaman içerisinde merkez bankasının ilan ettiği kurdan daha yüksek bir piyasa kuru oluşmasına sebep olmaktadır. Dolayısıyla merkez bankalarının sabit kur uygulaması için güçlü döviz rezervleri olması gerekmelidir. Sürekli döviz çıkışı olan bir ülkenin hangi saikle sabit kur uygulaması gerektiği yorumunu siz değerli okuyucularıma bırakmakla birlikte lübnana geri dönelim.

Lübnan sabit kur rejimini tutabilmek için gereken rezervi, yabancılara konut satışı, turizm gelirleri, yurt dışındaki Lübnanlılardan gelen paralar, yüksek faiz oranı, nihai olarak off shore bankacılığına yakın bankacılık gizliliği uygulamaları ile toplanan mevduat ile sağlamaktaydı. Çünkü Lübnan’ın doğru düzgün bir ihracat kalemi bulunmamaktaydı. Hatta gıda gibi kritik bir sektörde bile toplam tüketimin %80’i filan ithal ediliyor. Tam bir hizmet sektörü ülkesi ve hizmet sektörü ağırlıklı olan her goü ya da agü gibi onlarda batmaya mahkum. Bu durumu sri lanka dan hatırlarsınız.

Lübnan Ekonomik Krizi

Krizi ilk tetikleyen hadise esasen 2016’da başladı. 2016 mayısından itibaren ülkeye dolar girişi azalmıştır. Dediğim gibi Lübnan ekonomisi zaten sürekli olarak döviz üreten bir ekonomik yapı değil. Gelen dövizler geçici/kampanya üzeri gelen dövizler. Dolayısıyla bu döviz girişinin azalmasını net bir sebebe bağlamak zor. Ama zaten düzenli döviz girişi olan bir yer değil burası, normali böyle yani.

Herneyse, 2016’da döviz girişi azalınca/normale dönünce Merkez bankası da bunun üzerine hemen swap silahını çekmiştir. Derhal uluslararası piyasadan 2 milyar USD civarı bir borç swapı yapılmıştır.

Yalnız bu swap bizim halihazırda merkez bankasının yaptığı swap şeklinde değil. Bu finansal mühendislik operasyonunda Lübnan merkez bankası, elinde olan ve yerli para birimiyle borçlanmaya konu olan Lübnan devlet tahvillerini Lübnan devletine ait eurobondlar ile yer değiştirmiştir. Bu operasyon sonucunda Lübnan merkez bankasının Lübnan lirası olan varlıkları usd dolarına dönmüş, böylece bankanın rezerv pozisyonunda dolar görünmüştür.

Bu operasyonun akabinde yani bu geçici rezerv şişirme operasyonu akabinde ise Lübnan merkez bankası elindeki eurobondları bu sefer lübnanda faaliyet gösteren ticari bankalara satıp yerine yerli para birimi aldı. Aslına bakarsanız bu bildiğin bir açık piyasa işlemi. Ancak ilk işlemle bağladığınızda buna swap/swapımsı bir işlem diyebiliriz.

İşlemler sonucunda şöyle bir manzara oldu: merkez bankası kuru tutmak için rezerve ihtiyaç duydu ama bu rezerv yoktu, rezervi oluşturmak için merkez bankası elindeki Lübnan para birimli tahvilleri Lübnan eurobonduyla değiştirdi, tabi bu eurobond nasıl peydah oldu piyasadan mı topladı? Tabii ki hayır. Sırf bu işlem için Lübnan devleti eurobond çıkarttı.

Şimdi işlemin sonucunda Lübnan merkez bankası bu elde ettiği dövizle bir de piyasaya açık piyasa işlemi çaktı. Yani elde ettiği dövizleri lübnandaki bankalara sattı ve piyasada da kuru tutmuş oldu.

Tabi bu geçici rezerv/likidite sorunu atlatılsa da çözüm yöntemi kamu borcunu ciddi şekilde arttırdı.

Bir de bu swap denen nanenin böyle bir yan etkisi var. Bildiğin bağışıklık yaratıyor. Lübnan merkez bankası her döviz sorunu ya da döviz rezervi sorunu yaşayınca koştu Lübnan hazinesine ve aynı yöntemi defalarca tekrarladı.

Fakat bildiğiniz üzere ülke borçlanmasının da belirli bir sınırı var. Ekonomik göstergeler yazımızda bu verilerin ki özellikle kamu borcu/gsyih verisinin uluslararası borç verenler tarafından takip edildiğini ve bunun CDS gibi dış borçlanmada belirleyici bir etmeni tetiklediğini biliyoruz. Lübnan devleti bu sınıra da ulaşınca yani dış borçlanmada yediği faiz artıp ülkenin hazinesini etkilemeye başlayınca süreç tıkandı. Bu oran 2020’senesinde %170 gibi rekor bir düzeyde oluştu.

Bunca hamleye rağmen döviz girişi devam etmeyince 2018 senesinde iş patladı ve devlet yönetimi yavaş yavaş sermaye kısıtları önlemleri almaya başladı.

Bu sermaye kısıtları önlemleri bir ülkede artıyorsa anlayın ki gidişat kötü. Döviz kontrol edilemiyor. Bu önlemler arasında öncelikle döviz nakit çekimlerine ceza verilmesi (olağan dışı ücret uygulanması), döviz alımının vergilendirilmesi ve nihayet ülkeden döviz çıkışının sınırlandırılması gibi bir eylem seti. Hatta süreç ülkeden döviz çıkışlarında ithalat zorunluluğu aranması, iç ticarette ise yine döviz transferinin tamamen yasaklanmasına filan vardı.

Bu noktada tüm ekonomi yöneticilerine impossible trinity deyip yolumuza devam ediyoruz.

Böyle olunca bir ülkenin başına gelebilecek en kötü durumlardan olan kur farklılaşması yaşandı. Nedir? Merkez bankası kuruyla piyasadaki kurlar ayrışmaya başlar. Bu aşamada o ülkenin merkez bankası elindeki bütün politika araçlarını uygulama yetisini kaybeder. Geçmiş olsundur.

Bir de yukarıdaki finansal mühendisliğe ek olarak Lübnan merkez bankasının analitik bilançosunda oynama yapılıyor. Buna göre diğer varlık diye bir kalem uyduruluyor. Bu kalem 2018 de 10 milyar dolar iken haziran 2020’de 38 milyar dolara sonra da 150 milyar dolara çıkıyor.

İşin mucidi Salame adlı bir merkez bankacı. Kalemin kaynağını “finansal istikrar için senyoraj” diye bir alt kalem uyduruyor. Bu hangi varlığa dayalı derseniz bildiğiniz uydurma. Bir varlığa filan dayanmamış. Yani Lübnan merkez bankası olmayan varlığı bilançoya yazıyor.

Zaten bu salame daha sonra çıkıp “biz ne yaptıysak lübnanın çökmemesi için yaptık, bunun için de finansal mühendislik gerekiyordu,” demiş. Bu ülke için kurşun atan da kurşun yiyen de… dur lan bu orası değildi pardon.

Buna bir ek daha yapılıyor. Merkez bankası ülkeye dolar çekilmesi için özellikle yabancı para mevduat faizini roketliyor. Buradan özellikle yurt dışından gelen dolarlar hükümeti finanse etmek maksatlı kullanılıyor.

2019 senesinin ekim ayında yaklaşık 2 hafta süren bir iç kriz yaşadı Lübnan’da tüm bu olanların üstüne. Bunun hemen akabinde ise Lübnan’daki bankalar yine 2 hafta kapattılar kendilerini ve halk nakite ulaşamadı. Bir de bu iki hafta kapanmanın üstüne açılır açılmaz bank run dediğimiz hadise yaşandı. Yani halk gidip hesaplarındaki dolarları tamamen bankadan çekmek istedi. Bu olunca batacağını anlayan bankalar devletten bağımsız bir şekilde döviz mevduat çekilmesini ve çıkışını tamamen yasakladı. Bu tabi yangının üzerine benzin döktü.

Bir de bunun üstüne turizm geliri ekonomisinde önemli bir yer edinen Lübnan’ın pandemi nedeniyle düştüğü durumu ve yaşadığı döviz kıtlığını hesaba katın.

2020 senesine gelindiğinde yaklaşık %600 civarı bir yıllık enflasyonla karşı karşıya kalındı. Özellikle pandemi gibi ekonomilerin büyüme sorunu çektiği bir dönemde bunun yaşanması çok dikkat çekicidir.

2020 senesindeki bu patlama noktası Başbakan Saad Hariri’nin istifa etmesine sebep oldu.

Haririnin istifasından hemen sonra ise yeni gelen hükümetin lideri Hassan Diab ülkenin durumunun oldukça kötü olduğunu, bu yüzden 1,2 milyar dolarlık yaklaşan eurobond ödemesini gerçekleştirmesinin mümkün olmadığını açıkladı ve ülke temerrüde düştü. Temerrüde düştü derken ülkeler şirketler gibi temerrüde düşmez. Eurobond faizinin ödemesini gerçekleştiremedi ve ödemeyi başka bir tarihe erteledi.

Hassan Diab hükümeti ise 2020 Beyrut Patlamasından sonra istifa etti ki bu patlamanın Lübnan’ı daha kötü duruma düşürmek isteyen İsrail in işi olduğu söylenip duruyor. Gerçi bizde de başımıza gelen her kötü şeye Amariganın oyunu bunlar yiğenim diyoruz ama belki Libnanlılar da İsrail’e programlıdır.

Dövizde yaşanan bu krizin siyasi krize dönüşmesi, bankaların kredi vermeyi durdurmasına sebebiyet verdi. E piyasaya kredi verilemeyince de ticaret tamamen durdu ve tablo bir anda yüksek enflasyon, yüksek kur, yüksek faiz ve yüksek işsizliğe döndü.

İş o kadar kötü hale geldiki Lübnan’da yaşanan dövize erişim sorunu nedeniyle ithal ürünlere erişilemedi. İthal ürünlerden birisi de petrol. Petrol gelmeyince ülkenin en büyük iki elektrik üreticisi üretimini gerçekleştiremedi ve 24 saatlik aralıklarla elektrik kesintisine gidildi.

Son

Başlığa son yazdım ama işler toparlanırsa gelip burayı düzenlerim. Lübnan’da işler hala iyi değil. Millet döviz mevduatını çekmek için silahla bankaya dalıyor. Bak kendisinin mevduatını çekebilmek için diyorum ya. Öyle sermaye kontrolü var. Süreç hala çok kötü, siyasi çalkantı devam ediyor.

Efenim Lübnan ekonomik krizi yazımı şimdilik bitiriyorum. Esen kalın.

yatirimkurusu

10 yıldır finans sektöründe denetçi, İngilizce biliyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
error: İçeriklerin kopyalanması engellenmiştir.