Ekonomi

ABD Bankacılık Sistemi Sorunları ve Genel Gidişat Üzerine Bir Değerlendirme

Cümleten selamlar. Malumunuz platformumuzda köşe yazısı tarzında gündemi değerlendirme yazıları az oluyor. Bunun sebebi sürekli piyasayı takip eden bir finansçı profili yerine uzun vadeli kalkınmacı iktisatçı kimliğini korumak istiyor olmamdır. Ancak global ekonomi bizim gibi iktisatçıları dahi zorluyor ve günün sonunda yine uzun vadeli bakış açımızı kaybedip gündelik konulara dalmak zorunda kalıyoruz. Bu yazımızda biraz günceli değerlendiren köşe yazısı niteliğinde olacak.

Buraya Nereden Geldik?

Şimdi bildiğiniz üzere Rusya-Ukrayna Savaşı ve Çin’in önelenemez yükselişi ile ekonomi politikte tekrardan çok kutuplu dünya düzenine geçiş sürecini sizlere anlatmıştık. Bu sürecin getirdiği ilk sıkıntı enerji tarafında oldu. Ki başka bir alanda olmasını da beklemiyordum açıkçası.

Çok geriden alırsak her şey dünya için lay lay lom giderken önce pandemi vurmuş, pandeminin hemen akabinde ise bu kadar globalleşmenin fazla olacağı, tedarik zincirlerinin kırılması ve risklerin ortaya çıkması ile anlaşılmıştır. Bu anlaşılmayı takiben yeni bir iktisadi sistem kuralım, bu kadar da bağlılığa gerek yok denilip eski usul Merkez Asya,  Güney Doğu Asya, Avrupa, Orta Doğu ve Amerika  tedarik zincirleri düşünceleri uçuşmaya başlamıştır. Tam bu süreçte üstümüzdeki ayı arkadaş kış uykusundan uyanmış ve nihayetinde Avrupa’yı ve dolayısıyla NATO’yu tehdit eden Ukrayna-Rusya savaşı başlamıştır. Rusya’nın globalin enerji tedarikinin önemli bir elemanı olması ve süreç içerisinde savaş nedeniyle kendisine yaptırım uygulayan Avrupa’yı “gazınızı keserim haaa!” şeklinde tehdit etmesi dünyayı 1970 petrol krizi benzeri bir aşamaya götürmüştür.

Malumunuz petrol krizleri maliyet yönlü enflasyonun temelini oluşturur ve gerçekten yönetmesi oldukça güç bir süreçtir. Daha doğrusu petrol kaynaklı bir maliyet enflasyonunu aşabilmeniz için sadece petrol fiyatlarının düşmesini beklemeniz gerekir. Bunun bir diğer alternatifi petrolün alternatifini bulmaktır ki petrol yazımızda da bahsettik iki asırdır petrolden daha verimli bir yakıt bulunamamıştır.

Neo klasik iktisadın halen cirit attığı ABD’de bu arkadaşlar maliyet enflasyonunu aşabilmek için über bir fikir icat etmişlerdir: Enflasyon çok tehlikeli bir canavardır, eğer biz enflasyonun maliyet kısımlı kaynağını engelleyemiyorsak o taktirde talebi kısalım. Gördüğünüz gibi mükemmel bir fikir (!)

Haliyle FED önce enflasyon oranlarını düşürene kadar politika faizini arttıracağını söylemiş ve içinde bulunduğumuz Mart ayı itibarıyla piyasada %6’ya kadar faiz arttırılacağı dedikoduları satın alınmıştı.

Ancak önce kripto varlıklara yatırım işi ile uğraşan Silvergate firmasının bankacılık bacağını kapatma kararı alındı. Daha sonra Silicon Valley Bank (SVB)’nin bilançoları kötüleşmiş, bu süreçte sermaye için finansör aramaya başlamış fakat bulamayınca bunu resmi birimlere bildirmiştir. İşler bundan sonra ciddi şekilde değişti. 10 Mart 2023 tarihi itibarıyla bankanın fonlarına devlet tarafından el konuldu. Bunun hemen akabinde ise Signature Bank’ın eyalet yetkililerince kapatılması yeni bir 2008 Bankacılık krizi mi doğuyor? Sorularını peşinden getirdi. Bu hadiselerin üzerine bir de Credit Suisse meselesi geldi ki Credit Suisse vukuatları anlatılmakla bitmeyecek bir kurum. Zaten halen nasıl ayakta durduğuna şaşırmakla birlikte bu tip too big to fail denilen kurumların merkez bankalarının politikalarını değiştirecek güçte olduğu da bir gerçek.

Şimdi biz platform olarak tek tek bunların nasıl ne şekilde battığını inceleyeceğiz ve derinlere ineceğiz ancak bu yazının meselesi o değil.

Kısa Bir Ara ve Güncel Politik Sistemi Anlamak

Bildiğiniz üzere politikacıların tamamı kendi menfaatleri ile hareket ederler. Bu ABD’de böyle Türkiye’de de Mozambik’te de. Yani bir politikacının temel hedefi öncelikle kendi iktidar süresini uzun tutmaktır. Politikacı kendisinin iktidarda kalması için halkını yani kendine oy verenleri ikna etmelidir. Bu ikna yöntemlerinin en başında kitle iletişim araçları gelir ki zaten burada başlayan bozulma süreci zaman içerisinde kanserli bir hücre gibi bütün sistemi eline geçirir ve bünyenin tamamen iflasına kadar varan bir şeyi izletir bize. Burada kanserli hücrenin ilerlemesini durduran şey toplumun o güne kadar oluşturduğu kurumlar ve bu kurumların gücüdür. Kurumlardan kastım tam olarak devlet tüzel kişiliğinin o güne kadar oluşturduğu şirketleri de dâhil olmak üzere karar verme ve politik müdahale yetkisine sahip tüm oluşumlardır. Kurumların başındaki kişilerin atamaları o kurumların içerisinden gelen bürokratlardan yapılır. Bu yüzden kurumların ve kuruluşların güçlü olması, belirli bir kültürünün olması demek iktidarı yürüten hükümetlere hayır diyecek birkaç kişinin olabileceği anlamına gelir. Bu yüzden özellikle günümüz dünyasında kurumların güçlü olması iktidarları sınırlayan en önemli unsurlardan birisidir.

Bu şerait içerisinde politikacılar kendi lehine olacak oy sayısını arttırmak ve kendi teşkilatlarını iş sahibi yapmak hedefindedir. Uzun vadede ise politikacının hedefi kendi sermaye grubunu oluşturarak başta kitle iletişim araçları olmak üzere sermayenin ve medyanın tamamına yakınını emri altına almaktır. Bu bir politik klasiktir.

Kurumların gücünün kaynağı kurumlara kanun tarafından verilen yetkiden gelir. Kurumların çoğunun gücü denetleme yetkisinden gelmekle birlikte bu kurumların bütçesinin büyüklüğü de gücünü arttıran unsurlardandır. Günün sonunda bir yığın yazını okuduğunuzda vardığınız sonuç şudur: Liberal zihniyet hiçbir devlet kurumunun ne regülatör tarafında olmasını ne de piyasada olmasını istemez. Buradan devam eden neden sonuç ilişkisini sizin doldurmanız gerekiyor.

İktisadi Sistem ve Mevcut Sistemin Savurganlığı

Şimdi bildiğiniz üzere azılı bir liberal sistem düşmanıyım. Tabi bu düşmanlığımızın sebebi öyle tribün sloganı atmaktan filan gelmiyor. Hadisenin politik tercihlerle de bir alakası yok. Hatta ve hatta aslında iktisadi sistem düşüncesini tamamen politika kavramının menfaatçi eylemlerinin topluluğa faydadan çok zarar ettireceği noktasından hareketle kurgulamış durumdayım.

Bildiğiniz üzere uzun süredir neo-liberal iktisadın etkisi altında yaşıyoruz. Aslında benim temel eleştirim bu sistem üzerine. Çünkü devlet müdahalesinin minimuma indirildiği, devlet kavramının “bürokrasi yaratıyor”, “işleri ağırlaştırıyor” gibi söylemlerle tamamen oyun dışı bırakıldığı ve sermayenin istediği kuralı koydurabildiği bir sistemden bahsediyoruz. Bu durumun kimin işe yaradığını da sizlere çok kez anlattım. Bu sürekli kendi kendini besleyen ve beslenirken de büyüyen bir sistem aslında. Günün sonunda devlet kavramı bir gün tamamen hayatımızdan çıkacak görünüyor, tabi game changer denilen değişiklikleri yaşamazsak.

İktisat Nedir Sorusuna Geri Dönüş

İktisat kaynakların kısıtlı olduğunu kabul eder ve bu kaynakların etkin dağılması için metotlar ortaya koyar. İktisadi düşünce tarihi yazımızda detaylarıyla yer verdik ama temel olarak iki ana düşünce akımı vardır. Bu akımlardan liberal taraf her şeyin serbest bırakılması ve devletin piyasada etkisini minimize etmesi üzerine kuruludur. Beklenti uzun vadede kar hedefiyle hareket eden piyasanın kendi kendine dengeyi bulacağıdır. Bu akımlardan sosyalist taraf ise devletin tüm kaynakları merkez eliyle yürütmesi gerektiğini, piyasanın hiçbir zaman kendi dengesini bulamayacağını, dengeyi devletin kurması gerektiğini söyler.

Burada yazan özetlerden anlayabileceğiniz üzere mevzu kısıtlı kaynağı kimin dağıtacağı, yani çeşmenin/kaynakların başında kimin duracağının tespiti üzerine başlayan bir politik kavganın başlangıç noktasıdır.

Bu güne kadar globalde ve dolayısıyla ülkemizde yoğunlukla uygulama alanı bulan liberal iktisadın hem sefasını çektik hem de cefasını sürüyoruz. İşin kötüsü gelecek nesiller bu durumdan çok daha kötü etkilenecek. Çünkü liberal sistem tamamen israf üzerine kurgulu bir sistem.

Burada piyasanın bir ürünü gereğinden fazla ürettiğini ya da bir ürünün gereğinden fazla tüketildiğinin anlaşılması oldukça geç gerçekleşiyor. Hoş liberal iktisadi model zaten zaman kavramını tamamen uzun vadeye bırakmış ve bir termin ortaya koymamış olduğundan zaten israfın pek önemsenmediği açıkça anlaşılabiliyor. Zaten israfı yaratan tam olarak piyasanın ekonomideki dengesizlikleri anlamaktaki gecikmesi. Yani liberal sistemde bir şeyin fazla üretildiğini, artık o ürünün daha fazla üretilmesi gerektiğini anlamamızı sağlayan şey piyasa dengesizlikleri. Tabi küçük küçük yaşandığında buna kibarca piyasa dengesizliği diyebiliyoruz, çok şirin ve güzel görünüyor. Ancak iş büyüyüp sektörel bir problem ortaya çıktığında kavramın adı birden değişip ekonomik sorunlara dönüyor. Siz buna ekonomik krizler de diyebilirsiniz.

Liberal sisteme karşı üretilmiş olan bütün iktisadi düşüncelerin temel eleştirisi de burada başlar. Baktığınız zaman Marx’ın yazdığı Das Kapital tamamen bir liberal sistem eleştirisinden hareket eder. Aynı şekilde alternatif modellerden birisi olan Keynesyen model de tam olarak benim bahsetmiş olduğum bu piyasa dengesizliklerini çözmek için yapılması gereken müdahaleler noktasından hareket eder.

Eeee, Şimdi N’olucak?

Valla açıkçası bir şey olacağı yok. Dediğim gibi liberal sistem kurmuş olduğu siyasi sistem ile birlikte kendini büyüterek devam ediyor. Sorunun güncel durumda, güncel popülasyonla anlaşılması mümkün değil. Çılgınca tüketmeye alışmış topluluğa hangi iktisadi kaynakların önem arz ettiğini anlatmak mümkün değil. Zaten bir gecede mevcut sistemin tamamını kaldırıp yeni bir sistem kurmak çılgınca. Yeni kurulacak sosyalizm benzeri sistemin de kendi içerisinde ciddi bugları var. Sovyet döneminde bunlar ortaya çıkmıştı zaten.

Süreç mevcut sistemin kaynakları birer birer eriterek hayati öneme sahip olan sırasıyla enerji, gıda ve suyun tükenmesine kadar devam edecek. Ne zamanki insanlar tükettikleri teknoloji ürünlerinin değil de esasında enerji, gıda ve suyun çok önemli olduğunu idrak eder o zaman bir sistem değişikliğinden bahsedilir. Şu an görece kaynaklar kısıtlı değil ve herhangi bir sorun yaşamıyoruz. Ancak bu kaynakların ne zaman biteceğinin de garantisi yok. Dünya nüfusunun her gün giderek arttığı bir dönemde yaşıyoruz. Elbet bir gün bu kaynaklar yetmeyecek.

Konunun Güncel Vaziyetle Alakası Ne?

Öncelikle ekonomide denge anlık olarak yakalanan, genel olarak bu dengenin dışında olunan bir durumdur. Tüm politikalar dengeye yakınsamak için yapılır. Yapılan bu politikaların piyasada yaratacağı etki bilinemediğinden ve piyasa da bu politikalara çoğu zaman gereğinden fazla tepki verdiğinden politikayı gerçekleştirmeden önce net bir sonucunu tespit etmek mümkün olmuyor. İktisat bilimi pozitif bir bilim değil ve laboratuvarlarda önceden bir sonuca ulaşman pek mümkün olmuyor. Bilakis organik ve interaktif bir bilim ki her politikanın etkisi de tepkisi de içinde bulunulan topluluğun tepkilerine göre farklı oluyor. Ya da genel olarak zaten ekonomi politikalarının etkisi gecikmelidir. Yani sen 2 ay önceki veriyle bu gün bir politika yaparsın, uyguladığın politikanın etkisi iyi olasılıkla 1 ay ortalama 2 ay sonra piyasaya tam oturur.  Zamanlama farkından dolayı da çoğu zaman sorun yaşanmaktadır.

Konunun güncel durumla alakası şu: FED her zaman ki gibi FED’liğini yapacak. Yukarıda da izah etmiş olmam lazım. Şu an ABD ekonomisi ve dünya ekonomisi ciddi bir stagflasyon sorunuyla karşı karşıya. Stagflasyon durgunluk + enflasyon demek. Stagflasyonun ortaya çıkış şekli genelde şu şekilde olur. Uygulanan ekonomi politikaları nedeniyle mevcut ekonomi çok fazla ısınmıştır, yani büyüme verileri fazla geliyordur. Bu durum kendiyle birlikte bir enflasyon da getirir ancak stagflasyon genelde talep yönlü enflasyon kaynaklı gelmez. Bu süreçte ortaya çıkmış olan savaş, politik sorunlar v.b. bir gerekçe ile maliyet enflasyonu ortaya çıkar. Bu maliyet enflasyonunu düşürmen için faizi arttırırsan sadece talebi azaltmış olursun sorunun ana kaynağına gidemezsin. Ancak yine de bunu göze alıp faiz artışı yaparsan ki şu an yapılan şey bu oluyor tam olarak (bu da bir neo liberal hastalığıdır, biz her şeyi para politikasıyla çözeriz, devletin pozisyona girmesine gerek yok anlayışından gelir.) bu durumda büyümeyi düşürürsün ki bu da resesyon anlamına gelir. Yani sen sırf neo liberal politika izleyeceğim diye durduk yere kriz çıkartmış olursun. Mevcut durumun genel özeti bu.

Şu saatten sonra yapılacak olanlar: batan bankalara muhtelif garantiler ve kolaylıkları sağlayacak, muhtemel ki faiz arttırım politikasına bir süre ara verecek. Bu süreçte finansçılar işte hem borsa hem de spekülatif varlıkların değer kazanmasıyla mutlu olacak. Yine denge aranacak ve bazen dengenin üstünde olunacak bazen dengenin altına inilecek. Günün sonunda temel kaynak sorunlarına yine çözüm bulunamayacak.

Devam eden süreçte yine sorun yaşayan bankalara likidite sağlanarak sorununun ortadan kaldırılması yolu tercih edilecektir. Bir kaç ay ya da toplantı ertelenmiş olan faiz arttırım politikası tekrar gözden geçirilecektir. Bu süreçte sorununu ana kaynağı olan petrol fiyatları artışı ve yarattığı maliyet artışının oluşturduğu enflasyonun ortadan kalkması beklenir.

Kritik olan ve takip etmeniz gereken nokta enflasyonu yaratan unsurların ortadan kalkıp kalkmayacağıdır. Bu meseleye de çok kutuplu dünya düzeni yazımızda değinmiştik. Dünya yeni bir politik ve iktisadi düzene geçiyor. Geçiş ne kadar sürecek, kaç savaş olacak, nasıl ekonomik sorunlar yaşanacak kimse bunu bilemez.

Bu yazıyı global anlamda yaşanılan çaresizliklerin temel sebeplerini bilmeniz, bunların nasıl ve ne şekilde oluştuğunu anlamanız ve farkında olmanız yine bu sorunların uzun vadede hiçbir şekilde tamamen ortadan kaldırılamayacağını öğrenmeniz için yazıyorum. Bunları bilin, hem yatırımcı olarak bilin hem insan olarak bilin. Yaşadığınız hayata anlam katacaksınız.

Araya başka marjinal bir şey girmez ise tarım serisiyle yazılarımıza devam edeceğiz. Esen kalın.

yatirimkurusu

10 yıldır finans sektöründe denetçi, İngilizce biliyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu
error: İçeriklerin kopyalanması engellenmiştir.