Ekonomi

Tarım Nedir ?

Cümleten selamlar. Bu ara ciddi şekilde batan banka yazıları ile meşgul olduk. Bir kaç tane daha batan banka kaldı ama onların yayınlanmak için daha vakit var. Şimdi hem biraz batan banka yazılarından ve dahi finans aleminden uzaklaşalım, biraz iktisada geri dönelim, kafamızı temizleyelim kendimize gelelim diye düşünüyorum. Konumuz tarım sektörü ve sektörün geleceği meseleleri.

Bu yazı bir yazı dizisinin başlangıcı olacak. Bu yazıdan sonra Selçuklu’da ve Osmanlı’da Tarım Politikası, Türkiye’de Tarım Politikası, Tarım Sektörünün Geleceği, Tarıma İlişkin İstatistikler ? yazılarına girişeceğiz.

Okuyucuya 0. Uyarı : Çalıştığım kurumdan öğrendiğim çoktur, ancak bu platformda yazılanların başta geneli itibarıyla ama özellikle bu yazı itibarıyla çalıştığım kurumla, kurumun politikalarıyla ya da sektöre bakış açısıyla hiçbir ilgisi alakası yoktur. Uyarı tüm yazı serisi için geçerlidir.

Okuyucuya 1. Uyarı : Seri ciddi şekilde taraflı, platformun genelinin aksine olacak şekilde goygoydan uzak, ciddi ve uzun olacak. Demliği yanınıza alıp öyle okuyun ve mümkünse ayık kafayla okuyun.

Okuyucuya 2. Uyarı: Bir beyaz yakalıyım, kesinlikle “naturel yaşayayım, egede bir sahil kasabasına göçeyim” hayali olmayan bir adamım. Geldiğim konsept zaten fazlaca naturel olduğundan bu yaşam biçimine geri dönmeyi planlamıyorum. Ve evet bir yörük olarak sülalemin yüz karasıyım. Ha bu demek değil ki tarımı sevmiyorum. Bilakis hoşuma gidiyor. Ancak ben yeterince tarımda çalıştım ve son göçümü şehre yaptım. Niye yazıyoruz bunu: aklınıza gelmesin, öyle fildişi kulelerden yazmıyoruz. Tepeden de inmedik. Hatta bu konuda konuşmak baya hakkım ya aslında.

Tarım Nedir ?

Efenim tarım sektörü ya da diğer adıyla ziraat (Arapçadan dilimize geçmiştir), bilumum bitki ve hayvan üretimine verdiğimiz genel addır. Kimi tanımlarda tarım sektörünün içine tarım ile bağlı olan gıda sanayii ya da gübre sanayii de dahil edilir. Ben bu sektörleri ziraat kavramı içinde değil tarıma dayalı endüstri olarak nitelendireceğim yazının içinde.

Tarım sektörünün ve tarıma dayalı endüstriyel sektörün genel ekonomi politikası kapsamında ortak değerlendirilmesi taraftarıyım her daim. Ancak iş detay ya da sektöre özgü bir analize geldiğinde bu ikisini bir arada değerlendirmeyi doğru bulmuyorum. İkisi her ne kadar ticari anlamda birbirlerine sıkıca bağlı olsa da kendi içerisinde ikisinin de işleyiş dinamikleri farklıdır.

Konuya böyle girsem ne yapabilirsin ki ?

Kısa Bir Tarım Tarihi

Tarihçiler dünya üzerinde tarihin akışını en fazla etkileyen iki devrim olduğundan bahseder. Bunlardan birisi tarım devrimi ya da neolitik devrim dediğimiz kavram diğeri ise sanayi devrimi kavramıdır.

Tarım devrimi tam olarak ne zaman yaşandığı bilinmemekle birlikte (dünyada 7 farklı merkezde çok farklı tarihlerde ve eş zamanlı olmayacak şekilde olduğu söylenmiştir.) tahminen M.Ö. 10.000’li yıllarda başlamıştır. En azından şu ana kadar geriye gidebildiğimiz en uzak tarih bu.

Tarım devriminin insanlık tarihinde bu kadar önem arz etmesinin nedeni artık değer kavramının ortaya çıkması, bu kavram ile daha fazla sermaye birikimi elde etmeye çalışan insanoğlunun alet-edavat geliştirmeye başlaması ve teknoloji kavramının ortaya çıkmasıdır. Bununla birlikte tarım devriminin en önemli sonuçlarından birisi de beslenebilecek nüfusun artması nedeniyle üremenin daha da artmasıdır. Yani aslında süreç sürekli kendini besleyen bir yapıya bürünmüştür. Tarım üretimi arttıa nüfus artmış, nüfus arttıkça daha çok tarım yapılmış…

Tarım ile gelişen alet-edavat yanında depolama aşamaları da zamanla gelişme kaydetmiştir. Depolama teknikleri için başlangıçta kurutma ve kuru depo gibi sistemlerin ortaya çıkması zaman içerisinde sanayi devrimine yol açan seri üretim ihtiyacını ortaya çıkartmıştır. Bu vesileyle tarım ile sanayi sektörünün temelleri atılmıştır.

Tarım üretimi veriminin arttırılması başta biyoloji bilimi olmak üzere gübreleme tekniklerinin gelişmesine vesile olmuştur. Gübreleme ise kimya sektörünün başlangıcı olarak kabul edilebilir.

Yine tarım ile insanlar toplu yaşama geçmiş, bu sayede demokratik yapılara uzanan bir toplu yaşam yolu açılmıştır. Çünkü toplu yaşam devlet erkinin önemini ortaya çıkarmıştır. Devlet erki olacak ki gerek toplu yaşamda gerekse dış unsurlara karşı toplumlar belirli bir nizam içerisinde hareket edecektir. Bu da kurumsallaşmanın ilk adımlarıdır aslında. Yine tarım devrimi ile ortaya çıkan sermaye birikimi kavramı zaman içerisinde bireyselleşerek mülkiyet kavramını ortaya çıkarmıştır. En kritiğini de sona sakladım, tarım devrimi ile insanoğlu doğada normalde edilgen bir konumdayken etkin konuma geçmiştir. Önce yerleşmiş ve etrafı ile etkileşim kurmuş, daha sonra etrafını yani bulunduğu fiziki coğrafyayı kontrol altına alarak şeklini değiştirmiştir.

Tarım devriminin bu sonuçlarının ilk oturmuş örneğini Sümer dönemindeki kentlerde görebilmekteyiz. Tarihçiler Sümerlerden önce de bu sonuçların görülebileceği birçok örnek olduğunu ancak bunların kurumsallaşmamış olduğunu söylüyorlar.

Tarım Neden Önemliydi ?

Devlet meselesi yazımızda değindiğimiz üzere bireyin temel hedefi, kendi genine diğer genlerden çok daha evvel refah sağlamak, sağlanan bu refahı kuşaklar itibarıyla aktarmak ve bunu koruyarak geliştirmektir. Yani kısacası yıllar itibarıyla bir refah devleti kurmaktır. İşte bütün bu refahı sağlayacak unsur sermaye birikimidir. Sermaye birikiminin temeli ise tarımsal üretim ile başlar. Çünkü Marx’ın da dediği üzere sermaye birikimi için artı değer gerekir. Bu artı değerin başlangıcı insanoğlu için tarım olmuştur.

Teknolojiniz olmayabilir, hammaddeniz olmayabilir. Yani elinizde üretim faktörü olarak nitelendirdiğimiz sermaye, işgücü, hammadde, girişimci ruh ve rant olmayabilir. Bütün ülkelerden geri ve fakir olabilirsiniz. Bu taktirde elinizde tek bir güç vardır: İşgücü.

İşgücü ile yapabileceğiniz iki şey vardır. Ya gider sizden üstün olanların kölesi olarak çalışır onlara artı değer üretirsiniz/artı değer üretiminin bir parçası olursunuz ya da kendiniz için çalışır kendi artık değerinizi üretip satarsınız. İnsanoğlunun sermaye birikiminin hikayesi de tarımda üretilen artık değer ile başlamıştır. Aslında tarım sektörünü konumlandırdığımız yer günümüz ekonomi politiğinin başlangıç noktasıdır kanımca.

Özetle tarım sektörü sermaye birikiminin başlangıcı için çok önemliydi ve bu kapsamda halen önemini koruyor. Günümüzde tarım sektörünün önemi bu anlattığımdan biraz farklılaştı ancak bu bilgiye ilerleyen paragraflarda erişeceksiniz.

Tarım Neden Halen Önemli ?

Gelelim günümüze. Günümüzde de tarım sektörü aslında halen sermaye birikim sürecinin başlangıcıdır. Afrika’da halen tarımsal hammadde ihracı ile sermaye biriktirmeye çalışan ülkeler mevcuttur. Ancak 1980’lerle başlayan neo liberal rüzgar sektörlerin konumlandırılmasını sekteye uğratmış, “para kazanıyorsak sorun yok, paramız varsa ithal ederiz” düşüncesi milli güvenlik endişelerini de aşmıştır.

Tarım sektörü esasen Türkiye özelinde sermaye birikimi yapılacak bir alan olmayı artık geçmiştir. Sektörde rekabet sert, (ihraç edilen kg. Başına) döviz geliri düşük, kar marjı zayıf, hasat değişken ve dönemsellik oldukça fazladır. Özetle büyük sermayedarlar için tarımın kar marjı düşük ve karın gelişi garanti değil/risklidir. Yani başta ülkemiz olmak üzere gelişmiş olan ya da gelişmekte olan ülkeler için tarımsal hammadde satışı pek de karlı bir ticaret değildir. Ancak bu durum tarım sektörünün ehemmiyetini azaltmıyor.

Bir devletin başlangıç aşamasından itibaren kurgusu şu şekildedir : Tarım ürünü üret, artık değer yarat ve bunu ihraç ederek sermaye biriktir (sermaye birikim= tüketim harcamalarından sonra kalan uzun vadeli servet birikimi). Biriktirmiş olduğun sermaye ile teknoloji ve bilim adamı (know how) ithal et, hafif sanayi aşamasına geç. Tarımsal hammadde satışıyla sermaye birikiminden hafif sanayi ile sermaye biriktirme sürecine atlanmasının sebebi hafif sanayinin daha fazla kar marjının olmasıdır. Burada hafif sanayi için tekstil örneği verilebileceği gibi esasen doğru olan tarıma dayalı endüstrinin geliştirilmesidir.

Bu işlemleri sırayla yine aynı kar marjı gerekçesiyle birlikte orta sanayi, ağır sanayi ve nihayetinde hizmetler ile finansal hizmetler sektörü takip eder. Tabi işin finansal sektör hizmetlerini ihraç edebilmeniz için rezerv para gibi çılgınca bir şey yapmanız gerekir ki zaten maharetin büyük bir kısmı burada.

Refah Devletinin Kurgusunda Sektör Geçiş Sıralamasının Önemi

Peki biz tarımsal hammadde ihracı ile sermaye biriktirdikten sonra neden doğrudan ağır sanayiye geçmiyoruz ? Yani refah devletini kurmak için neden tarım sermaye birikiminden direk bodoslama finansal sektör hizmetlerini ön plana çıkarmıyoruz ? Bunca yıl dert çekmeye ne gerek var ?

İşte burada kurumsallaşma kavramının etkisi var. Siz öyle tarımdan sermaye birikimini sağlayıp direk gidip finansal hizmetlere hadi onu geçtim ağır sanayiye atlayamazsınız. Çünkü burada belki kısacık cümlenin içinde bir kaç kelime olarak geçen hafif sanayi, orta sanayi ya da ağır sanayi kelimelerinin ülkelerde oturması, yaygınlaşması ciddi vakit alıcı işler.

Bir kere sizin sıfırdan bir oluşum için sermaye biriktirmeniz gerekir. Daha sonra buradan biriktirdiğiniz parayla en fazla geçebileceğiniz yer hafif sanayi olarak nitelendirdiğimiz sektörlerdir. Ha sen gidip ağır sanayiye zıplamak istersen zıpla tabi, hobi olarak yine yap. Ancak o aşamada karşına çıkacak sonuç sermaye azlığı nedeniyle; kriz atlatamama, aşırı faiz hassasiyeti, aşırı kur hassasiyeti, düşük miktarda üretim, fiyatlamada rekabet edememe ve nihayetinde sektörden (global manada konuşuyorum bunu) düşük pay alma ile seni yemeleri şeklindedir.

Bildiğiniz üzere ticarette güç fiyatlamadan (monopol gücü), fiyatlama ise sermayeden (fiyat rekabetine dayanabilme gücü) geçer.

Özetle bu vahşi kapitalist ortamda sermayesi düşük olanın yenilmesi bir kanun. (Ulan hep bu lafı kullanmak istedim, açılın: Kurtlukta düşeni yemek kanundur!). Doğal seleksiyon gibi bir şey bu. Dolayısıyla çılgınca inovatif fikirlerin olmadığı, ar-ge’nin ya da üründe nitelikli bir farklılaştırmanın bulunmadığı bir durum var ise işiniz zor olur ve o sektöre kanalize ettiğin sermaye de boşa gider.

Geçiş sıralamasında kurumsallığın önemi de buradan geliyor. Her bir üst sektör önce kendi nizamı içinde kuruluyor, sonra kendi yan sanayisini ve desteğini getiriyor, zaman içerisinde rakipler ortaya çıkıyor, hatta bu sektörler çoğu zaman finans sektörünü dahi eviriyor, know how önce ithal ediliyor, yapılabiliyorsa know how geliştiriliyor. Know how geliştikçe inovasyon ve enternasyonel rekabet artıyor ve sermaye birikim süreci başlıyor.

Yeri gelmişken anlatalım. Sermaye birikiminde birikimi iki yollu sağlarsınız. Bunun birisi (demografik yapınıza uygun ise) rekabetçi kur politikası (doğu stili), eğitiminiz/bilim kanadınız güçlü ise inovasyon ve ürünlerde farklılaştırmadır. Sermaye birikim süreci belirli aşamaya geldikten sonra tekrar sıfırdan bir üst levela geçiliyor. O sebepten bu sıralamayı takip etmek önemli, hatta bir kaide bence.

Buraya kadar tarım nedir sorusuna cevap aradık, uzun yazı serimize bir giriş yaptık ve tarımın tarihsel önemini sizlere anlattık.

Şimdi önümüzdeki dönemde tarım sektörünün önemi ve yapabileceklerimizi sizler düşünün. Bana da biraz vakit verin diğer yazılarımı hazırlamam için. Esen kalın.

yatirimkurusu

10 yıldır finans sektöründe denetçi, İngilizce biliyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu
error: İçeriklerin kopyalanması engellenmiştir.