Ekonomik Krizler

İzlanda Ekonomik Krizi

Efenim cümleten selamlar. Bu yazımızda konumuz İzlanda ekonomik krizi konusu. Lafı uzatmadan anlatmaya başlayalım.

İzlandayı Tanıyalım

İzlanda değişik adları olan, allahın soğuğu, itin öldüğü bir yer diyebiliriz. Avrupa’nın en seyrek nüfuslu ülkesi olan izlandada toplam nüfus 370 bin. Niğde kadar bir ülke yani. Ülkenin kapladığı alan ise 102 bin kilometre kare. Türkiye 785 bin km kare filan öyle düşünün. Haritada göründüğü gibi büyük değil yani.

Ülkenin başkenti Rejkjavik. Ülkede doğru düzgün güney kıyılarında yaşanılabilir bir iklim var. Bu yüzden yerleşim kısıtlı. Rejkjavik’te en yüksek sıcaklık 24 derece filan ölçülmüş bu güne kadar öyle hesap edin. Bizde rutin bir şekilde her yaz Adana’da hava 45-50 dereceyi buluyor ve millet güneşe ateş ediyor.

Ülke silme dümdüz ova, ova yoksa buz, yer yer de sıcak su kaynakları filan var. Bir numarası yok, gezmeye gider miyim gitmem muhtemelen. Ama tipik bir kuzey ülkesi hatunları güzel belki onların hatırına bir uğranır.

Bir de unutmadan ismini Google a bakmadan yazabildiğim Eyjafjallajokul diye yanardağları var. Arada patlıyor.

İzlanda Ekonomisini Tanıyalım

Ülkenin iktisadi yapısını incelediğimizde ülkenin ağırlıklı olarak balık ve balık ürünleri, aliminyum, tarım ürünleri, medikal ürünler ve ilaç ile ferro silicon diye bir maden ihracı üzerine kurulu olduğunu görüyoruz.

İzlanda’nın nominal GSYİH’i 2021’de 27 milyar USD iken kişi başına düşen milli gelir nominal 74 bin USD filan. Ülke ekonomisinin %75’i hizmetler, %20’si endüstri kalanı ise tarımdan kaynaklanıyor. İhracat gelinin büyük bir kısmı ise turizm ve balıkçılık faaliyetleri ile alüminyum ürünlerinin satılmasından kaynaklanıyor. Ülke dünya alüminyum üretiminde 11. sırada yer alıyor.

Ülke aynı zamanda sağlam bir enerji ihracatçısı. Ülkenin enerji üretiminin kaynağı ise jeotermal ve hidrogüce dayalı.

İzlanda Ekonomik Krizi

Kriz 2008 senesinde ülkenin büyük üç ticari bankasının batması ile başlıyor. Bu 3 banka da özel sektör bankası. Bu bankaların batma sebebi İngiltere ve Hollanda gibi ülke merkezli finans kuruluşlarından aldıkları kısa vadeli borçlarını yenileyemiyor olmaları nedeniyle bankanın mudilere mevduat tutarlarını ödeyememesidir.

Efenim batan bankalar hakkında daha detaylı araştırma yapmak isteyenler için isim bilgisi geçelim. Batan bankalar Glitnir, Kaupthing ve Landsbanki.

Normalde bankalar dış piyasalardan borçlanırken temel olarak 3 şekilde borçlanırlar. Birincisi nakit akışına yönelik açık kapatma/pozisyon düzenleme şeklimde gündelik olarak. İkincisi yine aynı maksatla 1 yıldan kısa vadeli döviz olarak. Üçüncüsünde ise kredi vermek maksatlı kaynak ihtiyacının finansmanı için dışardan ya da sermaye benzeri olacak şekilde tahvil/kredi olarak oldukça uzun vadeli borçlanırlar.

Hatta burada detay süreç şöyle işler.Konut kredileri uzun vadede geri döner, yani 10 yıllık filan vadeler vardır. Faiz riskini azaltmak ya da faiz riski kaynaklı likidite krizine girmemek için bu krediler ile uyumlu vadede borçlanmanız gerekir. Ancak uzun vadeli borçlanmanın risk primi ve dolayısıyla faizi yüksek olduğundan kısa vadeli borçlanır sürekli roll-over yaparsınız. Hatta biraz daha teknik girelim. Bu kredileri yani aldığınız kredileri döviz olarak aldığınız ve konut kredilerini yerli paradan verdiğiniz için kur riski de ortaya çıkar ki bu halde kur riskini bertaraf etmek adına türev piyasalarda gidip çektiğiniz kredinin ana parası kadar swap yaparsınız.

İşte İzlanda Bankaları da yurt dışından borçlanıp borçlanıp gidip İzlanda da konut kredileri veriyorlar. 
Hikaye böyle başlıyor yani.

2008’de ABD’de  kriz yaşanması ile geri çekilen ve her gördüğüne riskli damgasını yapıştıran uluslararası fon piyasası özellikle konut piyasasında hızlı bir şekilde büyüyen İzlanda bankalarının borcunu çevirmiyor. Normalde bankanın borcunu çevirmeme diye bir şey yok. Faizi yükseltirsin adam da bir şekilde kabul eder. Bunlara hiç para vermiyorlar. Risklilik öyle büyük anlayacağınız.

2008 senesinde gelindiğinde İzlanda’nın toplam dış borcu (kamu+özel) GSYİH ‘nin 7 katına filan tekabül etmektedir. Bu batan 3 bankanın battığı tarihteki bilançolarının aktif kısmı ülke GSYİH ‘nin 11 katıdır.

Yani aslında bu pencereden bakarsanız piyasa fonlayıcıların İzlandalılara kriz nedeniyle borç vermesini bırak normalde dahi vermemesi gerekir. Esasen oldukça riskli görünüyor.

Hal böyle olunca yani bankaların borçları yenilenmeyince bankalar merkez bankasına fonlama için koşuyor. Şimdi merkez bu kadar dövizi verse ülke rezervinin içine edecek, vermese ülke krize girecek. Hayır o dönem döviz rezervi de bu borçları çevirmeye yetmiyor zaten versen ne olacak? 

Öyle böyle derken bu bankaların durumu da şak diye reuterslere bloomberglere düşüyor. Panikleyen İzlandalılar hemen bankalara koşup yerli para birimi olan İzlanda Kronosu talep ediyor. Yani bildiğin bank run hadisesi vuku buluyor.

İzlanda Merkez Bankası Ne Yaptı ?

Efenim neyle yapacak? Normalde bir iki yada üç sayı fark etmez, bir banka likidite krizine girdiğinde merkez bankası (abi) hemen çıkar ve o bankayı fahiş faizle de olsa fonlar. Çünkü bankaların bankası olmak bunu gerektirir. Şaka bir yana bu merkez bankasının kanuni görevidir.

Ancak İzlanda da sorun şu. Bu bankalar o kadar büyük ki, fonlamak mümkün değil. Yani para basayım bankaların likidite ihtiyacını gidereyim hikayesini İzlanda merkez bankası yapsa ülkedeki tüm makro ekonomik veriler yerinden oynayacak. Yapamaz da zaten. Yani o saatten sonra ne enflasyon kalır ne para birimi ne de kamu borcu. Tüm verilerin içine eder zaten pek parlak olmayan ülkeyi iyice içinden çıkılmaz hale getirirsin.

İzlanda mb de dokunamıyor bile piyasaya zaten. Sonra işin içine devlet bizzat giriyor. Biz bunları kamulaştıralım diyorlar. Ancak bu kamulaştırma haberi dahi bank run olayını azaltmıyor. Bunu gören İzlanda devleti kamulaştırma kararından vazgeçiyor.

Bu süreçte hemen kötü banka kuralım fikri ortaya atılıyor. Ancak bundan da vazgeçilip bankalar tasfiyeye geçiliyor. Bu süreçte izlanda halkı dahil yaklaşık 500.000 insan izlanda bankalarındaki paralarına erişemiyor ve hesaplarını görüntüleyemiyor.

Dip Not: kötü banka kavramı batan ya da aktif kalitesi yerlerde sürünen bankaları kurulan ve sermayesi güçlü olan (genelde devletler tahvil ihracıyla yani borçlanarak bu sermayeyi sağlarlar) bir SPV kurulur ve bankalar kurtarılmaya çalışılır.

İşi kendi kaynaklarıyla çözemeyen, bankalarına borç veren hollandalı ve ingiliz finansörleri de ikna edemeyen İzlanda hükümeti hemen IMF ye koşuyor. IMF 5,1 milyar USD tutarında bir paket sağlıyor. İzlanda buna ek olarak sermaye kontrolleri çıkarıyor.  Bu sermaye kontrolü 2017 de sona ererken ımf den alınan borçlar 2011 de ödeniyor.

Kriz sonucunda İzlanda kronosu yerin dibine geçmiş ve %35 düşmüş, ülke borsası %90 civarı değer kaybetmiş, GSYİH %10 daralmış, enflasyon %14’lere roketlemiştir.

Bu süreçte İzlanda merkez bankası her ne kadar sabit kur filan kuralım dese de bunun ticareti mahvedeceği düşüncesinden hareketle bu karardan vazgeçilmiştir. Ancak izlanda mb önce kur talebinde bulunabilecek kişileri sınırlandırmıştır. Böylece panik haliyle bank run yapıp parasını euroya çevirecek halk kitlesi engellenmiştir.

Bunun hemen akabinde döviz talebinde bulunabilecek ithalatçı/ihracatçı kitleye her gün düzenli olarak kur ihalesi açılmıştır. Bu da ticaret akışını normalleştirebilmek içindir Ayrıca yerel para birimini güçlendirebilmek adına %10 daralmaya (küçülmeye) ve %15 enflasyona rağmen %18 faiz uygulanmıştır.

Alınan Önlemler

İzlanda meclisi hadiselerin ardından hemen toplanmıştır. Öncelikle bankaların yani yukarıdaki 3 sıkıntılı bankanın toplam likidite ihtiyacı tespit edilmiştir. Bunun akabinde ımf ile bu ölçekte anlaşılmıştır. İzlanda BDDK’sına bu bankaların kamulaştırılmadan tasfiye sürecinde yönetimde etkinliğini sağlayacak bilimum yetki tanınmıştır. 

Tıpkı Türkiye’nin 99′-2000 yılları arasında yaptığı gibi (imar bankası vakası iyi örneklerden biridir) tüm tasarruf mevduatları garanti altına alınarak bank run önüne set çekilmiş, ödeme vadeleri ötelenerek likidite dengesi ve nakit akışı sağlanmıştır.

Bu arada batan bankaların müşteri bilgileri, dijital bankacılık kanalları gibi satılabilir bütün varlıkları satılarak likidasyona destek çıkılmıştır. Zaten ortalama bir kriz de krizin sebebi ne olursa olsun en kritik konu likidasyondur. Bu şirket ya da ülke fark etmez.

Mesela Landsbanki nin bir çok birimi ING ye satılmıştır. Tabi bu tip işlerde üzücü olan herkes cenazeyi kaldırmaya geldiğinden mallar ucuza satılır. Yani piyasa ederinin altına gider. Bu da piyasanın işini düzgün yapmayanı cezalandırma tarifesidir. Bizde özellikle durumu kötüleşen firmaların mallarını ellerinden çıkartırken karşılaştığı bir şeydi bu. Fark ederler ama geç olur. O yüzden tüm şirketleri nakit yönetimi yazımı okumaya davet ediyorum.

Bununla birlikte İsveç, Norveç, Rusya gibi ülkelerden de borçlar alınmış, daha sonra muhtelif ülkelerin merkez bankası ile ve ECB ile kur swap anlaşmaları yapılmıştır. Devlet batan bankaları ikiye ayırarak yapılandırma yoluna gitmiştir.

İzlanda devleti sürdürülebilir olan kısımı tespit etti. Yani kurtarılabilir/ödenebilir kredileri ve varlıkları ayırdı. Bu varlıklara karşılık mevduatlara ödeme garantisi verdi. Bir de devlet ana ortak olmadan yani kamulaştırmadan %16’şar sermaye enjeksiyonu yaptı.

Bu yapılan sermaye enjeksiyonu İzlanda GSYİH inin %30’una denk geliyordu. Devlet bu finansmanı dış borçlarla karşılamıştı.

Soruşturmalar

Efenim hadiselerin ardından izlanda hükümeti hemen bir çok finans bilgisi olan kişiden oluşan soruşturma ekipleri kuruyor. Yapılan soruşturmalarda bankalarda bir çok hatalı işlem tespit edilip ilgilileri hapse tıkılıyor.

Bu hatalara baktığımızda;

  • Bankaların grup firmalarına kredi vermede ayarı kaçırdığı,
  • Banka çalışanlarına haddinden fazla kredi verildiği,
  • Grup firmalarının başka firmaları alması için kredi verildiği, bu kredilerin teminatına satın alınan firmanın hisseleri dışında başkaca bir teminat alınmadığı,
  • Kredi borcunu ödemeyen firmaların takibe atılmak yerine sürekli borçlarının hiçbir ödeme yapılmadan yapılandırıldığı,
  • Bankaların kendi hisse satışları yapılırken, hisse alan firmaya kredi açıldığı, yani bankanın kendi hisselerinin satın alımı finansmanı için kredi verdiği,

Görülmüştür. Tabi biz aşinayız kendi batık bankalarımızdan bu duruma. Sizlere sayfalarca anlattım. Ama elin izlandalısı ne bilecek bu numaraları.

Olayların Başlangıcı

Gelelim benim çemkirme alanıma. Efenim biliyorsunuz neo liberalizm, monetarizm denilince tüylerim kıpraşıyor, lambada titreyen alev üşüyor, saçlarıma yıldız düşüyor, sonra sinirden kendimi kaybedip küfür kıyamet devam ediyorum.

İzlanda da her şey 2001’de neo liberal politikalar ile başlayan deregülasyon politikaları ile başlar.

Burada bizim ülkemizde kaldıraç oranı olarak bahsedilen oranın İzlanda da oldukça esnek uygulandığını görüyoruz. Yani tipik bir çevirebiliyorsak borç yükü mühim değil kafasıdır. Biliyorsunuz ülkemiz topraklarında da bu tip neo liberal zehrin elemanları çıkar konuşur. İşte paramız var ki ithalat yapıyoruz, çevirebiliyorsak borç alırız filan derler. Ama finans kapital korkarsa (korkadabilir politik olarak da çekilebilir onu bilemezsin, bahane g*t gibidir herkeste olur) o borcu çevirmez ve seni cezalandırır.

Bu arada İzlanda hükümeti deregülasyon sürecinin bir klasiği olarak genişleyici para politikasına yüklenir. Bu izlanda da enflasyonu da arttırır. Bu süreçte M3 yaklaşık %55 civarı artmıştır. Bu durum kısmi bir varlık balonuna sebebiyet vermiştir. Bu da izlanda bankalarını yanıltmış, konut kredilerinden zarar edilmediği anlaşılınca daha da yüklenilmiş ve uluslararası piyasalardan borçlanılmıştır.

Ancak kriz patlayınca hem de tam konut piyasasını vurunca ne borçlar dönmüş, ne konutlara verilen balon değerlemeli krediler ödenebilmiştir.

Son söz: neo liberalizm özellikle gelişmekte olan ülkeler için tehlikeli bir zehirdir. Bu zehrin panzehiri elbet vardır. Ancak bu duruma düşmemek yani panzehir içecek konuma düşmemek gerekir.

Elbette ülke politikacılarını anlıyorum.onlar da globaldeki gelişmelere ayak direyemezler. Yani bu mümkün değil. Sonuçta buna direndiğinde global olarak da bir ötekileştirme yapılıyor. Ve haliyle neo liberal politikalar kısa vadede iç politikada en fazla oy kazandırdığı binlerce kez kanıtlanmış politikalardır. Yani zehir yasak elma gibidir. Tadı başta oldukça tatlıdır.

İlla uygulayacaksanız oldukça ölçülü, ülkenin makro değişkenlerini takip ederek ve hep ama hep alınan dış borçların bir gün ödenmesini düşünerek hareket etmenin, belirli sınırları aşmamanın fark edilmesi gerekiyor.

İzlanda ekonomik krizi yazımızın sonuna geldik efenim. Esen kalın.

yatirimkurusu

10 yıldır finans sektöründe denetçi, İngilizce biliyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
error: İçeriklerin kopyalanması engellenmiştir.