Ekonomik Krizler

Petrol Krizi Nedir?

Efenim cümleten selamlar. Bu yazımızda konumuz petrol krizi nedir meselesi. Belki tarihin tozlu sayfalarına sonun başlangıcı olarak yazılacak petrol krizi sürecini birlikte inceyeceğiz. Lafı uzatmadan girişi yapalım.

Yom Kippur Savaşı Özet

İsrail ile ABD arasındaki ilişkiler malumunuz olduğu üzere hep ittifak halinde geçmiştir. Hoş İsrail 1948 yılından beri var ama o tarihten bu güne pek samimiler. Krizin tetikleyicisi de tam olarak bu aslında.

Olayların temeli 1948 de İsraillilerin Arap dünyasının ortasında devlet kurmasıdır. Aslında bakmayın mevzunun kökü 3.500 yıllık arap-yahudi yumruklaşmasıdır da konuyu uzatmayalım. Özetle Araplar ve Yahudiler sürekli ama sürekli yumruklaşıyor. 

Normalde yahudilerin devleti yokken sorun yok ama devleti kurunca hem de tam arap dünyasının göbeğinde kurunca Araplar bunu hazmedemiyor. İsrail devleti kurulur kurulmaz ilk posta bir saldırıyorlar. Sonra şamarı yiyince saldırılar ara ara devam ediyor. Bunların genelinin başarısız olduğunu söylemek lazım. 

En sonunda 1973 senesinin yom kippur zamanı (Yom kippur nam-ı diğer arap israil savaşının adı yahudilerin dini bayramı yom kippurdan gelmektedir.) araplar toplanıp bir kez daha saldırıyor. Maksat İsrail hakimiyeti altındaki Arap topraklarını kurtarmak. Savaş ağırlıklı olarak Golan tepeleri denilen İsrail-Suriye sınırındaki yerde vuku buluyor. 

İlk hamleyi de yapan Mısır. Mısır başta arap koalisyonuna (mısır, Suriye,suudi arabistan, ırak, kuveyt, ürdün, libya,fas,) sırtını yaslayıp yardırıyor. Tabi burda arapların sırtını ruslara israillilerin de Amerikalılara yaslamış olduğunu söylersek siz olayın şimdiki proxy savaşlarının devletli versiyonu olduğunu idrak edersiniz gibime geliyor. (Ettiniz de mi lan?)

Neyse günler geçiyor o onu gondikledi, bu bunu öptü derken israilin cevabı sert oluyor ve bir anda israil ordusu Şamı bombalayacak duruma geliyor. Ulan bizim Emevi camiinde bir namaz işi vardı ama neyse…

İsrail Arapların ağzına tükürüp artık bu coğrafyada ben de varım üleyn diyor. Aslında Arapların bu saldırı hamlesi İsrail’in coğrafyadaki konumunu çok kuvvetlendiriyor ve 48’de atılmış İsrail devletinin temeli baya güçleniyor.

İşte ne olduysa bu yom kippur savaşından sonra olmuştur. Gelelim işin bizi ilgilendiren kısmına.

OPEC Nedir ?

Önce OPEC i anlatalım. Malum dünyada sanayinin devrimcisi batı ülkeleri. Bunlarda kafa var sanayi var ama bir şey yok. Bu işi tamamına erdirecek nane ise enerji tedariği. O kadar makine el gücü ile çalışacak hali yok. 

İşte bunu sağlamak için bu ülkeler petrol şirketlerini kullanıyorlar. (Proxy wars ın en ileri noktası budur, birgün gene bunlar yaşanacaktır. işler biraz sertleşince proxy wars da devletler kendini belli ediyor, gerçi tüm taraflar kimin arkasında kim var bir güzel biliyor da neyse)

Şirketler kullanılıp petrol üreten ülkelerde baskın hale gelince ve petrol üreten ülkelerin hükümetlerini baskılayacak duruma gelince, petrol üreten ülkeler vaziyete ayıkıp “yedirir miyiz lan size bu piyasayı köpekler” demek suretiyle birliği kuruyor. Yani aslında işin başında şirketler vs. Devletler var ama dedik ya proxy wars.

60’lı yıllarda hareketlenen bu süreç 70′ senesinde OPEC ilanıyla resmileşiyor ve saflar keskinleşiyor.

Şimdi bu Arap ülkeleri petrolün de arzının coğrafi olarak sorunlu olması, enerji tedariğinin günümüz iktisadi ve uluslararası ilişkiler planlamasında oldukça mühim bir yer edinmesi hususlarını düşünüyorlar. Diyorlar ki babuş biz bir birlik kuralım, tekel olalım, piyasayı elimize katarsak uluslararası ilişkileri de biz yönlendiririz filan. Tabi her planda olduğu üzere bu planda başta herkese mantıklı geliyor.

Ama unutmayın. Bir oyunda ne kadar çok taraf var ise oyunun ilerlemesi o kadar zorlaşır. Çünkü karar almak zorlaşır. Bir tekel oluşumu eğer farklı unsurların birleşmesi ile oluşuyorsa o oluşumda muhakkak bir gedik açılır. Bu hikayede bundan farksızdır.

OAPEC Nedir?

OAPEC mevcut OPEC üyeleri artı Mısır ve Suriye diyebiliriz. Bu örgüt şu an yok. Yom Kippur savaşı döneminde vardı. Şimdi yukarıda savaşı izah ettim. Tarafları ve arkalarındaki güçleri de anlattım. İşte Arap-İsrail yumruklaşmasında ABD taraf tutunca Araplar delleniyor. Sen misin taraf tutan ben de senden bunu çıkarırım diyor.

Bu ülkeler toplaşıp dünyada petrol arzına kota filan getirmek yerine direk bodoslama girip biz petrol ihraç etmiyoruz ne b*k yerseniz yeyin diyorlar.

Dipoğludipnot: şimdi yeşil enerji kavramına bir de bu açıdan yaklaşın bakalım. Olay sadece petrolün dünyayı kirletmesi filan değil. Bu size pazarlanma biçimi. Bir şeyi okurken soyut/üstünkörü okursanız böyle pazarlama hamlelerine kanmanız gayet doğaldır. Lütfen hadiseleri ve tarafları tarihin ruhu ve gelişimi içinde menfaatleri göz önüne alarak okuyunuz.Yoksa sizin analiz diye yaptığınız/okuduğunuz şeyler aneliz olarak kalır.

Tabi burada şunu da düşünebilirsiniz. ABD enerji tedariğindeki sorunu idrak etti, gitti İsrail devletini kurdu, ortalığı karıştırdı, yom kippur ile sıkıntılı süreci yaşayıp israili coğrafyaya yerleştirdi.(sıkıntı çıkaran olursa kafasına binerim). Sonra bretton woods dağıldı ve kaydi para sistemine geçildi. Rezerv paranın dolar olması için OPEC surlarında gedikler açtı. Bunlar işte hep uluslararası ilişkiler fantezileri (!)

İşin Esasına Girmek

Yukarıda sert bir giriş yaptım tabi ama yavaştan da sizi zehirleyelim. Efenim bu hikayenin kökü temel bir doğu-batı çarpışmasıdır. Günümüze kadar gelen süreçte doğu hep emtianın hammaddenin kaynağı oldu. Batı ise hep bu emtia veya madeni işleyip nitelikli ürün haline getiren oldu. Yani bir tarafta mal var işlemeyi bilmez, diğer tarafta mal yok işlemeyi bilir. Haliyle burada politika döner.

İşin esasına gelince finansman kritik bir konumda. Çünkü doğudaki problemlerden birisi de finansman. Doğuda finansman yok. Bunu şöyle çevirin A.G.Ü. ve G.O.Ü de hiç bir zaman finansman olmaz, olamaz. Çünkü para batıdadır. Paranın batıda olmasının sebebi yıllardır batının doğuyu sömürme yetisinde gizlidir. Yıllarca bunlar servet biriktirmiş ve bu para sermaye/finansman tekeli yaratmıştır.

Batı son darbeyi bretton woods ile doları rezerv para yaparak vurmuştur. Bu finansman tekelini tamamen batıya geçirmiştir.

İlk Petrol Şoku

Bretton woods aslında doların ilk tekelleşme eğilimiydi. Ancak olmadı. Fransa burada ABD nin sisteminin hikaye olduğunu söyledi. ABD de bretton woods tan çekildiğini 71’de açıkladı ve parasını dalgalı kura bıraktı. Tabi diğer tüm batılı ülkeler de bunu yaptı.

Bir anda tüm para birimleri değerini kaybetmeye başladı. Yalnız şöyle bir sorun var. 

Araplar petrolü batılı ülkelerin para birimleriyle satıyordu. Hal böyle olunca gelirleri baya düştü ve OPEC 71 senesinde çıkıp petrolü altına endeksli satıcam ben dedi. Şimdi yom kippur savaşına bir daha bakın bakalım niye çıktı acaba.

Neyse OPEC bu hareketi çekince ilk kriz başladı. Millet buna arz şoku diyor ama ben bir uluslararası ilişkiler krizinin küçük latifeleri diyorum.

İşte bu ilk şok sürecinde tüm batılı ülkeler enflasyonun ne menem bir şey olduğunu idrak ettiler. 

Petro Dolar Döngüsü Nedir?

Burada tabi işleyiş şu. Piyasanın mekanizmasını da anlamak gerek. Petrol üretenler petrol ihraç ediyor, Avrupalı bunu alıyor, hammaddeyi işliyor, geri petrol üretenlere kar payı koyup satıyor. İşte Arap ülkeleri bu işleyişi tam idrak edemediği etse de resti çektiği için petrol fiyatları bu süreçte hunharca artmasına rağmen önceki senelere göre çok daha az kazanmışlardır. Çünkü petrolden kazandıkları paraları mal almak için aynen iade etmişlerdir.

Tabi bu piyasa işleyişine kısmi petrodolar döngüsü de denilmektedir. Bu durum nedeniyle gelişmiş ülkeler dolar sorunu yaşamamıştır.

Özellikle gelişmekte olan Latin Amerika’ya Arap petro-doları kaynaklı verilen borçlar, 1980’lerdeki Latin Amerika borç krizini tetiklemektedir.

Tabi burda en büyük sıkıntılardan birini Türkiye de yaşamıştır. Güzel memleketim her daim olduğu üzere Zimbabwe deki kelebeğin kanat çırpmasından ya da kabileler arası savaşından etkilenmektedir. 

Bu dönemde gaz yağı, tüp kuyrukları filan meselesi ülkemizde 2. Kez yaşanmıştır. Bunu da not edeyim de sonradan bana şey etmeyin.

Tecrübe: enflasyonist dönemlerde üreten ülkeler servet biriktirir, net ithalatçı olan ülkeler servet kaybeder. O yüzden her daim üretici/inovatif güç olmak gerek. Çünkü hammadde ihraççısı çok ülke vardır. Tekel surlarında gedik açmak enflasyona katlanmaktan daha kolaydır. Batılılar da bunu yapmıştır zaten.

İkinci Petrol Şoku ve Kriz

Süreç böyle devam etmesine rağmen Araplar geri adım atmamıştır. 73 senesinde tamamen ambargoya geçip bir gram petrol yok geberin ulan demiştir.

Bu durum ABD yi daha da kızdırmış İsraile tüm silah kaynaklarını aktarmasına sebep olmuş ve yom kippur savaşı net İsrail galibiyeti ile sonuçlanmıştır.

Bu süreçte Henry Kissenger abimiz/üstadımız tam bağımsız ABD projesini açıklamıştır.(enerji tedariğinde tam bağımsızlık kastedilir). Ortadoğu artık eskisi gibi olmayacaktır. Surda gedik Suudi Arabistan aracılığıyla açılır.

Kissenger Suud ailesinin iktidarda kalması garantisi karşılığında Suudlardan petrolün dolarla satılması garantisini almıştır.

Tam petro dolar döngüsü ise şöyle işler: Arap ülkelerinin ellerinde olan Petrodolarlar ağırlıklı olarak ABD tahviline gitmiş yani ABD halkının tüketimi fonlanmıştır. ABD ise bunun karşılığında dediğim üzere Suud hanedanının devamlılığını, teknolojik silahları, bilimum alt yapı çalışmalarını sağlamıştır/sağlayacaktır.

Zaten bu aşamadan sonra işler ABD’nin lehine gelişir. Geldiğimiz noktada Irak, Venezüella, Libya vb. Ülkelerde neler olduğunu anlamak isterseniz petro dolar sistemine bakınız. Belki de bu küçük ülkecikler petrolü euro ile satmak suretiyle ABD’nin petrodolar sistemini bozmaya yeltenmişlerdir.Ya da İran’ın yıllardır niye ambargo yediğine bakın. Neyse ya ben muhtelif fanteziler kuruyorum.Boşverin.

Petrol Fiyatları

Efenim ilk yani 71 deki tekelci faaliyetler neticesinde varil başı petrol fiyatı 70 centten 3,10 usd ye çıkar.

73 teki yalnızca 5 ay süren ambargo ile 3,10 luk fiyat 12,50 usd lere yükselir.

Şimdi size küçük geliyor ama aldığınız bir malın fiyatının 2 sene içerisinde önce 3 katına, daha sonra bu 3 katlık fiyattan 4 katına yani toplam da 12 katına çıktığını düşünün.

FED N’apıyon Hacım ?

Bu tarihte en çok tartışılan hususlardan birisi de FED’in krize yaklaşımıdır.

1979 senesinde ABD’lilere göre efsane olan FED başkanı Paul Volcker FED’in başına gelene kadar FED’in bu krizde yaptığı tek şey hiç bir şey yapmamak. Evet hiç müdahil olmuyorlar bu kadar enflasyona rağmen.

Şimdi burada şunu da belirtmek lazım. Paul Volcker başa gelene kadar FED’in ABD’de yaptığı para politikası genelde şu şekildeydi : Hedef banka rezervlerinin piyasa ederiydi. Yani bildiğin miktarsal olarak hedefleme yapıyorlardı. Bu kapsamda bu hedef doğrultusunda bir FED politika faiz belirleniyordu. FED’in belirlediği para miktarına erişilecek piyasa fonlama faiz oranına kadar FED APİ yapıyordu.

79′ senesinde dev adam volcker’in FED’in başına geçmesi ile süreç bir anda değişti. O dönemde yani Volcker göreve gelene kadar ki yaklaşık 6 yıllık süreçte ABD’de enflasyon oranı %9,1 ile maksimum seviyesine ulaşmıştır.

Bu süreçte Volcker atanmasının ardından 6 Kasım 1979’da acil toplantı yapmış, bu toplantı sonucunda faiz oranı %13,7’den 400 bps arttırılarak %17,7’ye çıkartılmıştır. 1981 senesinde gelindiğinde FED fonlama faiz oranı %20’ye gelmiştir. Buna finans aleminde Volcker Şoku da denir.

Volcker şoku ile enflasyon dizginlenmiş olsa da bu sefer de büyüme sorunları yaşanmış, bir grup amerikalı volckeri protesto etmiştir.

Volker 1987’de FED’i bıraktığında enflasyon oranı %3,4’e düşmüştür.

Petrol Krizi Nedir ?

Petrol krizinin önemli sonuçlarından birisi dış politikaya ilişkindir. Ülkeler ekonomi politikalarını değiştirmek yerine enerji tedariği ve dolayısıyla dış politikalarını buna göre dizayn etmiştir. Bu tarihlerden önce daha çok ticari ilişkilere dayalı olarak yürütülen dış politikaların artık tamamen enerji tedariğine dayalı hale gelmiştir.

Bu duruma örnek olarak krizden hemen sonra iktidarı gören Turgut Özal’ın ırak kürt bölgesel yönetimi mensupları ile girdiği aşırı samimi ilişkiyi verebiliriz. Passat medyasında size bunları farklı gösterebilirler. Ancak işin gerçeği budur.

Bunun dışında merkez bankalarının para politikalarında süreçler tamamen değişmiş, özellikle monetarist iktisadın hakim olduğu lanet bir döneme girilmiştir. Bu dönemin etkilerinin halen devam ettiğini söylemekte de yarar var. Şöyle ki ilgili ambargoyu müteakip bir çok ülkede monetarist akımın temsilcileri iktidara gelmiştir. ABD de reagan, İngiltere’de thatcher Türkiye de ise Özal. Bu dönemde yaygınlaşan liberalizmin çakma hali halen uygulama alanı bulmaktadır. Ha zorlama da olsa Şili de Allende’nin devrilmesinden bahsetmesek olmaz.

Tabi iktisadi düşünce manasında 73 krizi keynesyen iktisadın sonu olarak nitelendirilir. Burada keynesyen iktisadın yetersizliğinden ziyade dünyada değişen uluslararası ilişkiler krizi başrol oynamıştır. Hiç Keynes abime b*k sürmeye kalkmayın.

Japonlar petrole bağlı sanayi üretiminden elektronik ve elektrikle üretime geçiş yapmış, süreç içerisinde nükleer santralleri yaygınlaştırmıştır mesela. Müteakip süreçte bu eğilim dünyanın gelişmiş ülkeleri geneline yayılacaktır.

Dünya genelinde halihazırda oldukça popüler hale gelen yeşil enerji ya da namı diğer yenilenebilir enerji kavramı ülkelerin ulusal güvenlik meselesi haline gelmiştir. Halen de bu devam etmektedir. Ancak sorun halen devam etmektedir. Çünkü yenilenebilir enerji kaynaklarının depolanması ve istikrarsızlığı sorunları büyük problemlerdir.

Petrol krizi nedir yazımızın sonuna geldik efenim. Bu beni kesmedi diyorsanız petrol, petrol yatırımı ve yakın zamanda yayına girecek enerji tedarik politikalarına ilişkin yazılarımızı tavsiye ederiz. Okuyun olm işiniz ne… Hadi gittim ben.

yatirimkurusu

10 yıldır finans sektöründe denetçi, İngilizce biliyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
error: İçeriklerin kopyalanması engellenmiştir.